Evet iş kazası sonucu yaralanma, ölüm gibi durumların meydana gelmesi halinde maddi ve manevi tazminata hak kazanılabilir. İşe İade Davası Ne Kadar Sürer 2021? Kanunumuzda işe iade davalarının sonuçlanması için bir süre öngörülmemiş olup davanın ivedilikle sonuçlandırılması istenmektedir.
Trafikkazasında vefat eden çocuğun ailesinin destekten yoksun kalma tazminatı talep etmesi sonucunda, bu tazminat miktaarı hesaplanırken, çocuğun yaşı, ileride destek olacağı aile fertlerinin yaşları ve diğer etmenler değerlendir ve neticesinde destekten yoksun kalma tazminatı ödenir.
Budurumda ölen kişinin ailesi kişinin haklarının savunulması ve kazadan kaynaklı yaşadıkları mağduriyet nedeniyle tazminat davası açar. İstanbul Ölümlü trafik kazası tazminatı davasının açıldığı günden itibaren 15 yıl süresi bulunuyor. 15 yılın ardından dava zaman aşımına uğrayarak düşer.
Medeni kanun miras hukuku! 19-09-2013 02:51:00. Medeni kanun miras hukuku anlatımında mirasçıların kimler olduğundan bahsediliyor. Buna göre mirasçı olacak kişiler ölen kişinin çocukları,eşi,anne babaları, kardeşleri, evlatlığı ve evlilik dışı hısımları olarak belirtiliyor
İŞÇİ aİlesİnİn avukatlik vekalet Ücretİ Ödemesİne hÜkmedİldİ Soma’da yaşamını yitiren maden işçilerinden Mustafa Kaya’nın eşi Naciye Kaya ve oğlu İbrahim Kaya, ölümden doğan yasal hakları kapsamında şirket ve Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) hakkında tazminat davası açmıştı.
Kocaeli'de, 17 Nisan'da meydana gelen trafik kazasında ağır yaralanan ve 8 günlük mücadelenin sonucunda dün beyin ölümü gerçekleşen kazazedenin organları 6 hastaya umut oldu. Alınan
ScqatPF. ÖLÜMLÜ TRAFİK KAZALARINDA TAZMİNAT ÇEŞİTLERİ Av. Yaşar ÖZTÜRK Makalenin son güncellenme tarihi 03/05/2020 Karayolu üzerinde hareket halinde olan bir veya birden fazla aracın karıştığı ölüm, yaralanma ve zararla sonuçlanmış olan olay Trafik Kazası olarak tanımlanır. Ülkemizde yoğun bir şekilde yaşanan trafik kazaları, sürücülere, araçlardaki yolculara, sürücülerin yakınlarına ve diğer üçüncü kişilere maddi ve manevi zararlar vermektedir. Ölümlü tarafik kazalarında uğranılan maddi ve manevi zararların açtığı yaralar çok derin olduğu için maddi ve manevi tazminat miktarları çok büyük meblağlara ulaşmaktadır. Ülkemizde trafik kazalarından zarar görenlerın, trafik kazalarından dolayı uğradıkları ve uğrayacakları zararlar, tazminat hakları ve çeşitleri bakımından fazla bilgiye sahip olmadıkları görülmektedir. Bu bilgi eksikliği neticesinde, trafik kazası nedeniyle direkt veya dolaylı olarak zarar görenler, sahibi oldukları tazminat hak ve çeşitlerinin kapsamlarını yeterince bilmediklerinden dolayı, mesleği avukat olmayan sigorta simsarlarına vekalet vermelerinin akabinde; sigorta şirketlerinin cüz’i birmiktarda olan tazminat tekliflerini kabul ederek telafisi mümkün olmayacak büyük zararlara duçar olmaktadırlar. Tazminat hakkı sahipleri, mesleği avukatlık olmayan sigorta simsarlarına vekalet vererek, hak ettikleri maddi ve manevi tazminat miktarlarından çok daha küçük bir miktarda tazminat karşılığında; “gayr-i kabili rücu olmak şartıyla” tazminat sözleşmesinden dönmenin mümkün olmadığını kabul etmek anlamına gelmektedir ve “bilakayd-ü şart” tazminat sözleşmesinin kayıtsız ve şartsız olarak imzalandığının kabulü anlamına gelmektedir şartlarıyla sözleşmelere imza atılmaktadır. Vekalet verdikleri sigorta simsarlarınınmattıkları imza neticesinde; büyük miktarlar tutan bakiye tazminat alacaklarından feragat eden tazminat hakkı sahipleri, artık bu büyük miktardaki bakiye tazminat alacaklarını alamama durumuyla karşı karşıya kalmaktadır. Tazminat hakkı sahipleri, hak ettikleri maddi ve manevi tazminat çeşitlerine ve tutarlarına ilişkin haklarını tam almak için, bu hususta uzman ve tecrübeli bir avukattan, hak ettikleri tazminat çeşit ve miktarları için bilgi aldıktan sonra hukuki süreci başlatmalı, gerekli ihtarnamelerin çekilmesinden sonra gerekirse maddi ve manevi tazminat talepli davayı açmalı veya tahkim yoluna başvurmalıdır. Trafik kazası tazminat davalarının avukat tarafından takip edilmesi halinde zarar gören, konunun uzmanı olan avukat tarafından doğru ve hukuki bilgilendirdikten sonra hak ettiği en yüksek maddi ve manevi tazminatı alacaktır. Kendilerini sigorta hasar danışmanı olarak tanıtan SİGORTA SİMSARLARI İSE, kazaya ilişkin kusur tutanak ve raporlarının doğruyu yansıtıp yansıtmadıkalrını dikkate almadan, alelacele bir şekilde sigorta şirketlerine başvurarak, sigorta şirketlerinin kendi sigorta şirketleri lehine yaptıklarıhesaplamalaları kabul ederek, kaza mağdurlarının aleyhine almaları gereken tazminat miktarlarından çok düşük miktarları içeren ibranamelere vekaleten imza atarak kaza mağdurlarını daha da mağduretmektedirler. Bu nedenlerden dolayıdır ki, trafik kazalarından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davaları, sigorta simsarları tarafından takip edilemeyecek derecede bir avukatın uzmanlığını gerektiren derecede önemli hukuki işlerdir. Oysa ki,sigorta şirketine Avukat tarafından açılacak davada, trafik kaza tutanağının gerçeklere uygun tutulup tutulmadığı, kazaya karışanların kusur oranları, maddi ve tazminat miktarları uzman bilirkişilerin tespit ve hesaplamaları neticesinde oluşacak bilirkişi raporlarına dayanılarak mahkemece verileceğinden dolayı, hak edilecek maddi ve manevi tazminat miktarlarının en yükseğine hüküm verilecektir. Sigorta şirketlerinin ödeme teklifleri ile mahkeme eliyle yaptırılan hesaplamalar arasında bazen iki katıaşan fark bulunmaktadır. Ayrıca şunu da önemle belirtmek gerekir ki Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortasını yapan sigorta şirketi manevi zararları hesaplamaz ve ödemez. Bu manevi zararlara ilişkin ödenmesi gereken tazminatları da hesaba katarsak, sigorta şirketlerinin ödemeyi teklif ettikleri tazminat tutarı ile maddi ve manevi tazminat talepli davaların neticesinde, trafik kazasından zarar örenlere ödenmesine hükmedilecek toplam tazminat tutarları, sigorta şirketlerinin teklif ettikleri meblağlardan çok daha fazla olduğu ortaya çıkmaktadır Bu davalar, haksız fiilden kaynaklanan davalar olduğu için yerel mahkemenin hükmünü verip gerekçeli kararı tebliğ etmesi ile hüküm, kesinleşmeden tazminat borçlularına karşı icra takibine konulabilecektir. Başka bir deyişle, yerel mahkemeden verilen karara karşı, istinaf ve Temyiz kanun yollarına başvurulsa bile, bu husus hükmün icra takibine konmasını engellemeyecektir. Bu nedenle de tazminatların tahsili dava açılmasından sonra çok uzun sürmeyecektir. Ölümle neticelenen trafik kazalarında, ölenin yakınları, yakınlarının ölümlerinden dolayı kayıplarından, ölenin maddi ve manevi desteğinden mahrum kaldıklarından, çektikleri acı ve ızdıraplardan dolayı maddi ve manevi zararlara uğramışlardır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Türk Borçlar Kanunu, Trafik Kanunu ve diğer ilgili mevzuat ölenin eşine, çocuklarına, anne babasına, kardeşlerine ve ölenin daha önceki desteğinden mahrum kalanlara maddi ve manevi tazminat talep etme hakkı vermiştir. ÖLÜMLÜ TRAFİK KAZALARINDA TALEP EDİLEBİLECEK TAZMİNATLAR Ölümle neticelenen trafik kazaları neticesinde talep edilecek tazminat çeşitlerini, -Destekten Yoksun Kalma Tazminatı, -Tedavi, sağlık ve Hastane Giderleri, -Cenaze ve Defin Giderleri, -Aracın uğradığı zararın tazminatı, -Manevi tazminat ve diğer tazminat talepleri olarak sıralayabiliriz. ÖLÜMLÜ TRAFİK KAZALARINDA DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI Destekten yoksun kalma tazminatı, uygulamada en sık karşılaşılan maddi tazminat davası çeşitlerinden biri olarak ölenin kusur durumu, yaşı, mesleği, mesleğindeki kariyerinin hangi aşamasında bulunduğu, maddi durumu, işi, son ücreti, sağladığı destek çeşidi ve miktarı vb. gibi birçok husus dikkate alınarak hesaplandığından, taleplerin konusunda uzmanlaşmış tecrübeli bir avukat vasıtasıyla hukuki yollar kullanılarak talep edilmesi, hak sahiplerinin hak kaybını önleyecektir. Destekten yoksun kalma tazminatı, trafik kazasında ölen bir kişinin yaşam sürecinde destek verdiği kişilerin kendisinden aldığı desteğin, trafik kazasında ölümü sebebiyle ortadan kalkması neticesinde, daha önce destek alanların uğradıkları zarardır. Destekten yoksun kalma tazminatı, ölenin desteğini verdiği kişilerin yaşamlarının, bireysel ve sosyal yaşantılarının, desteği verenin ölümü dolayısıyla desteğin kesilmesi nedeniyle kötüleşmemesi için kabul edilmiş bir maddi tazminat türüdür. Destekten yoksun kalma tazminatının kapsamı çok geniş olup, ölenin sağlığında maddi ve manevi desteğini alan kişinin, ölenden aldığı maddi ve manevi desteğin miktarına, destek alan kişinin yaşına, evli olup olmadığına, eğitim ve öğrenim aşamasında bulunup-bulunmadığına, çalışıp-çalışmadığına, çalışan maaşı veya emekli maaşı alıp-almadığına, maddi varlığının miktarına, hasta olup-olmadığına, bakıma muhtaç olup-olmadığına ve diğer destekler göz önüne alınarak hesaplanır. Bu nedenle, ölümlü tarafik kazalarında uğranılan maddi ve manevi zararlar çok büyük meblağlara ulaşacağı için maddi ve manevi tazminat miktarları çok büyük meblağlara ulaşmaktadır. Destekten yoksun kalma tazminatı davası açmaya hakkı olanlar, aynı dava içinde ölenin vefatı nedeniyle çektikleri acı, elem ve ızdırap nedeniyle uğradıkları manevi zararlarının tazminini de maddi tazminat davası ile aynı dava içinde talep edebilirler. Ölümlü trafik kazalarında ölenin yakınları ve mirasçıları, trafik kazasın kimin sebebiyet verdiğinin belirlenmesi için kusur oranının tespiti için, kendilerinin maddi ve manevi tazminat haklarının zayi olmasının veya azalmasının önüne geçmek için trafik kaza tutanağını, olay yerini, Cumhuriyet Başsavcılığındaki Soruşturma dosyasını ve dosya içeriğindeki bilirkişi raporunu konusunda uzman bir avukata incelettirdikten sonra bu husustaki hukuki işlemlere başlamalıdırlar. Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarına göre, desteğin ölüm tarihindeki gelir durumunun davacı tarafça kanıtlanması gerekir. Destekten yoksunluk tazminatının amacı, desteğini yitiren kişinin, ölüm öncesi içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik yaşama düzeyinin devamını sağlayacak yardımın karşılığı olan paranın, bir başka deyişle bakım giderinin ödetilmesidir. Desteğin gelirinin dağıtım ve hesaplanmasında diğer hak sahiplerinin de varlığı göz önünde tutulmaktadır. Desteğini yitiren kimse, kendisine ne yardım yapılması gerekiyorsa, yalnızca o tutarı isteyebilir. Destek sayılabilmek için yardımın yanlızca parasal nitelikte bulunması zorunlu değildir. Eylemli ve düzenli olarak yapılan hizmet edimleri de bir kimsenin destek sayılabilmesi için yeterlidir. Davacıların maddi durumlarının ve gelirinin pek fazla ve yeterli derecede bulunması ve ölenin gelir ve yardımına muhtaç olmamaları davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talep etmelerine mani değildir. ÖLÜMLÜ TRAFİK KAZALARINDA DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI DAVASINI AÇABİLECEK KİŞİLER Destekten yoksun kalma tazminatı davasını trafik kazasında ölen bir kişinin yaşam sürecinde destek verdiği kişiler açabilir. Bu kişiler ölenin eşi, çocukları, anne babası, kardeşler ve ölenin akrabası olsun-olmasın ölenin sağlığında maddi ve manevi destek verdiği diğer kişiler olabilir. KARI-KOCANIN ÖLÜMLÜ TRAFİK KAZALARINDA DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI DAVASINI AÇABİLME HAKLARI VARDIR Evliliğin devamı sırasında karı kocanın birbirlerine bakma yükümlülükleri vardır. Özellikle koca karısının desteğidir; boşanma halinde de bu mümkündür. O halde eşlerden birinin trafik kazasında ölümleri halinde diğer eşin destekten yoksun kalma tazminatını talep etme hakları vardır. Karı da kocası için destek sayılabilir; zira o da münasip şekilde evin masraflarına katılmak zorundadır MK. 190. Ayrıca ev hizmetleri gören veya kocasının iş yerinde çalışan bir kadın, onu kaybeden koca için bir destektir ÇOCUKLARIN ÖLÜMLÜ TRAFİK KAZALARINDA DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI DAVASINI AÇABİLME HAKLARI VARDIR TMK gereğince anne ve baba çocuklarına bakmakla yükümlüdür; ayrıca anne ve baba, muhtaç olan alt soyuna karşı da nafaka verme yükümlülüğü altındadır. O halde anne babadan birinin trafik kazasında ölümleri halinde ana ve babanın her birinin desteğinden yoksun kalan çocukların, trafik kazası nedeniyle anne veya babalarının ölümlerinden dolayı destekten yoksun kalma tazminatını talep etme hakları vardır. ANNE VE BABANIN, ÖLÜMLÜ TRAFİK KAZALARINDA DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI DAVASINI AÇABİLME HAKLARI VARDIR TMK gereğince Çocukların ana ve babalarına karşı bir nafaka yükümlülükleri vardır, O halde çocuklardan birinin trafik kazasında ölümleri halinde ana ve babanın destekten yoksun kalma tazminatını talep etme hakları vardır. Anne ve babanın maddi durumlarının iyi ve gelirlerinin fazla olması ve ölenin gelir ve yardımına muhtaç olmamaları anılan davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talep etmelerine engel değildir. SGK tarafından ölüm geliri bağlanmamış olsa bile annenin destekten yoksun kalma tazminatı hakkı vardır. KARDEŞLERİN ÖLÜMLÜ TRAFİK KAZALARINDA DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI DAVASINI AÇABİLME HAKLARI VARDIR Kardeşler de birbirlerine karşı maddi ve manevi destek veriyorlar ise, O halde kardeşlerden birinin trafik kazasında ölümü halinde diğer kardeeşin destekten yoksun kalma tazminatını talep etme hakları vardır. NİŞANLILARIN ÖLÜMLÜ TRAFİK KAZALARINDA DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI DAVASINI AÇABİLME HAKLARI VARDIR TMK’daki nişanlılar ile ilgili hükümler, nişanlılar lehine de destekten yoksun kalma tazminatının kabulüne müsaittir; zira birbirleriyle evlenmeye kararlı olan kimselerden birisinin ölümü, müstakbel karı veya kocanın kaybedilmesi demektir. O halde nişanlılardan birinin trafik kazasında ölümleri halinde diğer nişanlının destekten yoksun kalma tazminatını talep etme hakları vardır. Yukarıda arz ettiğimiz destekten yoksun kalanlar gibi trafik kazasında ölenin desteğinden mahrum kalan diğer kişilerin de destekten yoksun kalma tazminatını talep etme hakları vardır. ÖLÜMLÜ TRAFİK KAZALARINDA TEDAVİ, SAĞLIK VE HASTANE GİDERLERİ Trafik kazası nedeniyle ölen kimse, trafik kazasından sonra tedavi görmüş ve bu tedavi sonrasında vefat etmiş ise, tedavisi için yapılan giderleri yapan kimse, bu tedavi giderlerinin tazminini talep edebilir. ÖLÜMLÜ TRAFİK KAZALARINDA CENAZE VE DEFİN GİDERLERİ Trafik kazası nedeniyle ölümün vuku bulması halinde, vefat edenin defin, cenaze giderleri, cenazenin taşınması giderleri, yemek giderleri ve diğer giderler maddi tazminata konu olur. Bu tazminat talebi için yapılan masrafların fatura gibi belgelerle ispatlanması gerekmektedir. Aksi halde mahkemece kadri maruf olarak belirli bir masraf takdir edilerek bu takdir edilen masrafın tazminat olarak ödenmesine hükmedilecektir. TRAFİK KAZALARINDA ARACIN UĞRADIĞI ZARARIN TAZMİNATI Ölümlü trafik kazası sonucunda kaza esnasında ölenin kazaya karışan aracının da zarara uğraması halinde, ölenin mirasçılarının aracın uğradığı zararları talep etme hakları vardır. Bu haklarından dolayı, ölenin mirasçıları, bu tazminat haklarının zayi olmasının veya azalmasının önüne geçmek için trafik kaza tutanağını, olay yerini, Cumhuriyet Başsavcılığındaki Soruşturma dosyasını ve dosya içeriğindeki bilirkişi raporunu konusunda uzman bir avukata incelettirdikten sonra bu husustaki hukuki işlemlere başlamalıdır. Trafik kazalarında zarar gören aracın uğradığı zararın tazminini talep etme zamanaşımı iki iki yılık zaman aşımı süresi, aynı kazada yaralanma veya ölüme duçar olunmuş ise ceza zamanaşımı sürelerine tabi olacaktır. ÖLÜMLÜ TRAFİK KAZALARINDA MANEVİ TAZMİNAT TALEP HAKKI Ölümlü trafik kazalarında ölen kişinin yakınları duydukları acı, elem, üzüntü ve ızdırap nedeniyle talep edebilirler. Eğer trafik neticesinde vefa eden kişi var ise, onun vefatı neticesinde maddi ve manevi zararlara uğrayan yakınları, eşi, çocukları, annesi, babası, kardeşleri, nişanlısı, bakım ve desteği altındaki diğer kişiler uğradıklar maddi ve manevi zararlarının tazminatlarını alma haklarına sahiptirler. Manevi tazminat miktarının belirlenmesi, ölen kişiye olan yakınlık derecesine, çekilen elem ve ızdıraba, üzüntüye,yaşanılan ruhsal duruma ve diğer nedenlere göre değişecektir. Örneğin, trafik kazasında ölen eşi, oğlu veya babası nedeniyle ruh sağlığı bozulan, derin üzüntü duyan kişi manevi tazminat davası açabileceği gibi, duyduğu üzüntü nedeniyle gördüğü tedavi masraflarını da maddi tazminat olarak talep edebilir. TRAFİK KAZALARINDA TAZMİNAT MİKTARININ HESAPLAMASI NASIL YAPILIR Trafik kazalarında ölenin yakınlarına ve kazazedelere sigorta şirketleri tarafından ödenecek tazminatın tutarları, sigorta poliçelerinde üst sınır olarak yer almaktadır. Trafik kazalarında ölenin yakınlarına ve kazazedelere ödenecek tazminat tutarları mahkemelerce bu üst sınırdaki tutardan daha fazla olarak da tespit edilebilir. Bu durumda, üst sınırı aşan tazminat miktarı kazada kusuru olan kazaya sebebiyet verenlerden ve onlar da kazada vefat etmişler ise, onların mirasçılarından talep edilecektir. Kazazede ve yakınlarının kaza neticesinde ne kadar tazminat alabileceği yönündeki soruya başlangıçta belirleyip net cevap vermek yanlıştır. Çünkü mağdur ve yakınlarına ödenecek maddi tazminat bu konuda uzman kişiler tarafından hesaplanmaktadır. Ki, yapılacak hesaplamalara da itiraz etme hakkı hukuki süreç sona erinceye kadar her zaman mevcuttur. Trafik kazaları neticesinde zarar görenlerin gördükleri zararlarına ilişkin tazminat miktarlarının hesaplanmasında ölenin, yaralanın, kazaya karışanların yakınları ve diğer akrabalarının birçok durumu aynı anda değerlendirilerek ödenecek tazminat hesaplanır. Tazminat hesaplaması, vefat eden kişinin yaşı, aile ekonomisine katkısı, geride kalan yakınlarının sayısı ve benzeri gibi hususlar göz önünde bulundurularak hesaplanmaktadır. Trafik kazası neticesinde ölüm olması durumunda ölenin yaşı, mesleği, aylık kazancı ve bakmakla yükümlü olduğu aile eşi ve çocuklarının yaşı ve ölenle akrabalık dereceleri ve diğer unsurlar belirlendikten sonra hukuki mevzuattaki öngörülen ömürlerine göre hesap yapılır. Eğer ölen yetişkin bir kişi değil de bir çocuk ise ilerde ailesine maddi ve manevi bakımdan destek olabileceği ihtimali de dikkate alınarak, destek olabileceği aile bireylerinin yaşı da hesaba katılarak gelecekte çocuktan alabilecekleri maddi ve manevi destekten mahrum hususu tazminat hesabında dikkate alınır. TRAFİK KAZASI METİCESİNDE MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT KİMLERDEN İSTENEBİLİR Trafik kazalarından kaynaklanan maddi ve manevi tazminatlar, trafik kazasına sebebiyet veren sübjektif ve objektif kusuru olan kişilerden talep edilir. Kusurun kime veya kimlere ait olduğunun tespiti kazanın şekli, kusur durumu gibi her kazada farklı kıstaslara göre değerlendirilmektedir. Sürücüden kaynaklanan kusur durumlarında maddi ve manevi zaralardan, sigorta şirketi, sürücü, araç sahibi ve araç işleteni, müşereken ve müteselsilen sorumludur. Araçtaki teknik kusurlardan kaynaklanan trafik kazalarında ise maddi ve manevi zararladan araç sahibi ve işleten kusuru oranında sorumlu tutulacaktır. Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası kapsamında, sigorta şirketi ilgili sigorta poliçesinde belirtilen miktarla sınırlı olmak kaydıyla sadece maddi tazminatlardan sorumludur. TRAFİK KAZASI YAPAN ARACIN TRAFİK SİGORTASI BULUNMUYORSA TAZMİNAT KİMDEN TALEP EDİLİR Karayolları Trafik Kanununun 85. Maddesi gereğince motorlu araç maliklerinin her yıl, motorlu araçlarına zorunlu mali mesuliyet sigortası yaptırmaları hukuki bir zorunluluktur. Zorunlu mali mesuliyet sigortasını yaptırmayan araçların trafiğe çıkması yasaktır. Bu yasağa rağmen trafiğe çıkan araçların verdiği maddi zararlardan dolayı üçüncü kişilerin zarar görmesi durumunda mağdur olunmasını engellemek amacıyla güvence hesabı kurulmuştur. Trafik kazalarına ilişkin kurulan Güvence Hesabı sayesinde, kazaya sebebiyet veren aracın trafik sigortası bulunmasa dahi güvence hesabından söz konusu zararların tazmini talep edebilir. ÖLÜMLÜ TRAFİK KAZALARINDA MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT TALEP ETMEDE ZAMANAŞIMI KAÇ YILDIR Motorlu araçların sebep olduğu trafik kazaları ile ilgili oluşan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl içinde zamanaşımına uğrar. Trafik kazası sonucu ortaya çıkan mağduriyetler ile ilgili ceza davasının açılması halinde, maddi ve manevi tazminat davası açma zamanaşımı, ceza kanunlarında öngörülen zamana aşımı süresine göre uzar. Yaralanmalı trafik kazalarında dava açma için öngörülen zaman aşımı süresi kaza tarihinden itibaren 8 yıldır. Ölümlü trafik kazalarında ise dava açma için öngörülen zamanaşımı süresi kaza tarihinden itibaren 15 yıl olup eğer aynı olayda hem ölü, hem yaralı varsa tümü için tazminat isteme için dava açma zaman aşımı süresi 15 yıldır. Ceza davası nedeniyle kanunen uzamış ceza zamanaşımı sürelerişoför, işleten, girişimci, sigortacı şirket ayrımı yapılmaksızın tüm sorumlular hakkında aynen uygulanır. Zamanaşımı, tazminat yükümlüsüne karşı kesilirse, sigortacı şirkete karşı da kesilmiş olur. Sigortacı şirket bakımından kesilen zamanaşımı, tazminat yükümlüsü bakımından da kesilmiş sayılır. Motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar. ÖLÜMLÜ TRAFİK KAZALARINDA MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT TALEPLERİ İLE İLGİLİ YARGITAY KARARLARI, YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2017/602, K. 2019/9410, T. tarihli, ölümlü trafik kazası nedeniyle ölenin yakınlarının açtıpı maddi ve manevi tazminat talepli davaya ilişkin kararın Temyiz incelemesi neticesinde verdiği ilamında, BK'nın 47. maddesinde 6098 Sayılı TBK m. 56 hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. tarihli ve 7/7 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nın gerekçesinde takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. O halde mahkemece; meydana gelen trafik kazası sonucu davacı ...'un, eşi S.'nın ölümü nedeniyle duyduğu acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla; tarafların sosyal ve ekonomik durumları, davacının ölene olan yakınlığı nedeniyle duyacakları elemin derinliği gözönünde tutularak, olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen, adı geçen davacı için hak ve nasafet kuralları çerçevesinde daha yüksek manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, somut olay ile bağdaşmayan, düşük miktardaki manevi tazminata hükmedilmesi uygun görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir….” Şeklinde hüküm vermiştir. YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2017/653, K. 2019/9413, T. tarihli, ölümlü trafik kazası nedeniyle ölenin yakınlarının açtığı maddi ve manevi tazminat talepli davaya ilişkin kararın Temyiz incelemesi neticesinde verdiği ilamında, “…Kabule göre, davacılar vekili delil dilekçesinde; muris ...'in kaza tarihinde 15 yaşında olan ... Meslek Lisesi öğrencisi olduğunu beyan etmiş ve adı geçen eğitim kurumundan muris K.'in öğrenci kayıtlarının celp edilmesini talep etmiş olmasına rağmen, Mahkemece davacılar vekilinin bu talebi doğrultusunda araştırma yapılmaksızın, hükme esas alınan hesap raporunda murisin 18 yaşın altında olduğundan bahisle asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmasının doğru olduğu belirtilmiş ise de, eğitim durumu çalışmaya başlama yaşını ve çalıştıktan sonra elde edilecek geliri belirleyecek olup, maddi tazminatın doğru biçimde hesaplanabilmesi bakımından davacıların desteğinin eğitim durumu ve yaşadıkları sosyal çevre dikkate alınarak, üniversite eğitimi alıp alamayacağı değerlendirilmelidir. Bu durumda Mahkemece desteğin meslek lisesi öğrencisi olduğu bildirildiğine göre, okuduğu ilgili eğitim kurumundan öğrenim bilgilerinin istenilmesi, meslek lisesi öğrenci olduğunun tespit edilmesi halinde, üniversite eğitimi alacağı değerlendirilerek, mezun olduğunda mesleğine göre emsal gelir araştırması yapılması, ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından mezuniyetinden itibaren ne kadar sürede iş bulabileceği, emsal gelirin ne kadar olduğu, mesleğine göre yılın tamamında çalışıp çalışamayacağı gibi hususların sorulması, gerektiğinde bu hususta bilirkişi incelemesi yapılarak muris K.'in gerçek gelirinin tespiti ile sonucuna göre hesaplama yapılması gerekirken yetersiz araştırma ile asgari ücretten hesap yapan rapora göre yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir…” şeklinde karar verilmiştir. YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2018/1450,K. 2019/9308, T. tarihli, ölümlü trafik kazası nedeniyle ölenin yakınlarının açtığı maddi tazminat talepli davaya ilişkin kararın Temyiz incelemesi neticesinde verdiği ilamında, SONUÇ Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince toplanan delillerin takdirinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; davalı ...'na husumet yöneltilmesine yol açan motorsikletin 125 CC motor silindir hacmine sahip tescilsiz araç olduğu dikkate alındığında, davalının da zarardan sorumlu olduğuna ilişkin mahkeme kabulünde bir isabetsizlik görülmemesine; daha önce temyiz edilmeyerek kesinleşen yönlerin incelenmesinin mümkün olmamasına; ..., kaza tarihindeki TL'lik toplam limitle sınırlı biçimde tazminattan sorumlu tutulduğundan, anılan bedelin hükümde ayrıca yazılmayışında bir usulsüzlük bulunmamasına göre; davalı ... vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA , … 14/10/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.” Şeklinde karar verilmiştir. Ölümlü TRAFİK KAZALARINDA maddi e manevi tazminatların talep ve dava edilmesi sürecinde hukuki prosedürler çok sıkı bir şekilde işlediğinden dolayı kanunda belirtilmiş olan sürelerin kaçırılmaması ve doğru adımlar atılması bakımından alanında uzman bir avukata danışılması önem arz etmektedir. Siz de hukuki sorunlarınızla ilgili olarak ÖZTÜRK HUKUK & DANIŞMANLIK BÜROSU’nun alanında uzman avukatlarına, telefonla iletişime geçerek, e-mail veya 0555 015 51 61 numaralı telefon üzerinden WhatsApp üzerinden yazışma ile veya hukuk büromuza gelerek yüz yüze görüşme yaparak danışabilirsiniz.
ÖLÜMLÜ İŞ KAZASI SONRASINDA İŞVERENİN SOSYAL GÜVENLİK KURUMU VE İŞÇİ YAKINLARINA KARŞI MADDİ TAZMİNAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ İş kazası sonucunda hizmet akdiyle çalışan sigortalının ölmesi durumunda sigortalının yakınları işverenden maddi tazminat niteliğinde cenaze gideri, tedavi gideri, destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat talep edebilmekte, Sosyal Güvenlik Kurumundan ise yine maddi tazminat niteliğinde aylık ve gelirler, cenaze ödeneği ve tedavi gideri alabilmektedirler. Sosyal Güvenlik Kurumu yaptığı ödemelerin bir kısmını iş kazasının oluşumunda kusuru ya da kastı var ise işverene rücu edebilmektedir. Sosyal Güvelik Kurumunun yaptığı ödemeleri işverene rücu etmesiyle birlikte bazı durumlarda işçiye maddi tazminat olarak mükerrer ödemeler yapılabilmekte ve işveren aynı nitelikteki tazminatı hem Sosyal Güvenlik Kurumuna hem de işçi yakınlarına ödemek durumunda kalabilmektedir. Bu durumun ortadan kaldırılabilmesi amacıyla Türk Borçlar Kanunun 55. Maddesine ’ Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.’’ hükmü getirilmiştir. Hükmün mefhumu muhalifinden, rücu edilebilen sosyal güvenlik ödemelerinin işveren tarafından işçi yakınlarına verilebilecek maddi tazminat miktarından tenzil edilebileceği anlaşılmaktadır. İş kazası sonucunda ölen işçi yakınlarına Sosyal Güvenlik Kurumunca kısa vadeli sigorta kollarından ölüm geliri bağlanmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumu da iş kazasının oluşumunda işverenin kusuru var ise ödediği ölüm geliri bedelini işverenin kusuru oranında işverene rücu edebilmektedir. Sosyal Güvenlik Kurumundan ölüm geliri alan işçi yakınlarının aynı zamanda işverenden de destekten yoksun kalma tazminatı talep etme hakları vardır. İşçi yakınlarının açacağı destekten yoksun kalma tazminatı davasında işverenin Sosyal Güvenlik Kurumunun rücu etmesi sonucunda Sosyal Güvenlik Kurumuna ödediği miktarın tenzil edilmesi gerekmektedir. Zira hem Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödenen ölüm geliri hem de işveren tarafından ödenecek olan destekten yoksun kalma tazminatı maddi tazminat olarak aynı niteliktedir. Bu düzenleme olmasaydı işveren, hem işçi yakınlarına destekten yoksun kalma tazminatı ödeyecek hem de Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından işçi yakınlarına ödenen ölüm gelirini kusuru oranında Sosyal Güvenlik Kurumuna ödeyecekti. Aynı zamanda işçi yakınları da hem Sosyal Güvenlik Kurumundan hem de işverenden aynı nitelikte mükerrer ödeme alabilecekti. Türk Borçlar Kanunun 55. maddesine göre hangi Sosyal Güvenlik Kurumu ödemelerinin işçi yakınlarının işverene karşı açacağı maddi tazminat davasında tenzil edilebileceğinin belirlenebilmesi için Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından işçi yakınlarına yapılan ödemelerin neler olduğu ve bu ödemelerin niteliğinin bilinmesi gerekmektedir. Sosyal güvenlik sistemimiz 5510 sayılı kanun uyarınca hizmet akdiyle çalışan sigortalılara kısa vadeli sigorta kolları, uzun vadeli sigorta kolları ve genel sağlık sigortası olmak üzere üçlü bir yapıyla sosyal güvence sağlamıştır. Kısa vadeli sigorta kolları kendi içerisinde iş kazası ve meslek hastalığı, hastalık ve analık hali olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır. Uzun vadeli sigorta kolları ise malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır. Genel sağlık sigortası ise üçüncü bir ayrımda düzenlenmiştir. İŞ KAZASI SONUCUNDA ÖLÜM VE KISA VADELİ SİGORTA KOLLARI Hizmet akdiyle çalışan sigortalının iş kazası sonucunda ölmesi durumunda sigortalının yakınlarının kısa vadeli sigorta kolu olan iş kazası ve meslek hastalığı sigorta kolu uyarınca yararlanabileceği haklar şunlardır; - Sigortalının iş kazası ve meslek hastalığı sonucu ölümü halinde, hak sahiplerine gelir bağlanması, - Cenaze ödeneği verilmesi, - Gelir bağlanmış olan kız çocuklarına evlenme ödeneğinin verilmesi. Hizmet akdiyle çalışan sigortalının kısa vadeli sigorta kollarının sağladığı haklardan faydalanması için belirli gün sigortalı olması ya da belirli gün prim ödemesi gerekmemektedir. Bu nedenle hizmet akdiyle çalışan sigortalı işe başladığı ilk gün iş kazasına uğrasa dahi kısa vadeli sigorta kollarının sağladığı haklardan yararlanabilmektedir. Görüleceği üzere Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yapılan ödemeler maddi zararın tazminine yöneliktir. 5510 sayılı kanunun 21. maddesi uyarınca ’ İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. ’ kısa vadeli sigorta kolundan işçi yakınlarına ödenen gelirler işverenin kusuru oranında işverene rücu edilebilmektedir. Bu nedenle Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından işçi yakınlarına kısa vadeli sigorta kollarının sağladığı haklardan bağlanan gelirler işçi yakınlarının işverene karşı açacağı maddi tazminat davasındaki taleplerden tenzil edilecektir. İŞ KAZASI SONUCUNDA ÖLÜM VE UZUN VADELİ SİGORTA KOLU OLAN ÖLÜM SİGORTASI Hizmet akdiyle çalışan sigortalının iş kazası sonucunda ölmesi durumunda sigortalı yakınlarının uzun vadeli sigorta kolu olan ölüm sigortasından yararlanabileceği haklar ise şunlardır; Ölüm aylığı bağlanması,Ölüm toptan ödemesi yapılması,Aylık almakta olan kız çocuklarına evlenme ödeneği verilmesi,Cenaze ödeneği verilmesi. Ancak, hizmet akdiyle çalışan ve iş kazası ve meslek hastalığı sonucunda ölen sigortalının yakınlarının uzun vadeli sigorta kolunun sağladığı haklardan faydalanabilmesi için ölen sigortalı adına en az 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş veya her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması gerekmektedir. Uzun vadeli sigorta kolundan bağlanan ölüm aylığı bedeli ise işçi yakınlarının işverene karşı açacağı maddi tazminat davasında hükmedilecek bedelden tenzil edilememektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun gün ve E. 1977/4-1110-K. 1979/1395 sayılı kararında uzun vadeli sigorta kolundan bağlanan ölüm aylıklarının haksız eylemin yol açtığı tazminattan indirilmemesinin gerekçesi şöyle açıklanmıştır; “Sosyal Sigortalar Kurumun’ca davacı eşe, yalnızca ölüm sigortası dalından dul aylığı bağlanmış bulunması, Kurumca bağlanan bu yardımın belirli bir süre sigortalı olma ve prim ödemiş bulunmasından ileri gelmesi, desteğin ölümüne neden olan haksız eylemin sebep olduğu zararla Kurumca bu vesile ile sağlanan yarar arasında uygun illiyet bağının bulunmaması, hukuki dayanaklarının farklı oluşu ve açıklanan denkleştirme kuralının esasları hep birlikte göz önünde tutulduğunda ölüm sigortasından davacı eşe kurumca bağlanan dul aylığının haksız eylemin sebep olduğu zarardan düşülmesi gerekmez. Esasen Sosyal Sigortalı ile onun hak sahiplerini sigortalılığın sona ermesinin iktisadi sonucundan korunmak amacını güder. Sigortalı olma sonucu sağlanan bu yardımlardan haksız eylem sorumlularının yararlanmalarını haklı kılacak bir hukuk kuralı da yoktur. Sosyal Sigortalar Kurumu’nun ölüm sigortasından sağladığı yardımlardan dolayı yardım ettiği kişiye halef olacağına dair yasada bir hüküm de olmadığından haksız eylem sorumluları mükerrer ödeme durumunda da kalmayacaklardır” denilmiştir. Sonuç olarak uzun vadeli sigorta kolundan bağlanan ölüm aylığı geliri belirli süre prim ödeme veya belirli süre sigortalı olma ve prim ödeme şartına bağlı olmasının yanında 5510 sayılı kanunda ölüm aylıklarının işverene rücu edilebilmesine dair özel hüküm bulunmaması nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından işçi yakınlarına ödenen ölüm aylığı bedelleri işverene kusuru olsa dahi rücu edilememektedir. Bu nedenle rücu edilemeyen bedeller de işçi yakınlarının işverene karşı açacağı maddi tazminat davasında ödenecek tazminat bedelinden tenzil edilememektedir. İŞ KAZASI SONRASINDA YAPILAN TEDAVİ HARCAMALARI İş kazası sonrasında oluşan ölüm neticesi meydana gelene kadar bir takım tedavi harcamaları yapılmış olabilir. Bu tedavi harcamaları ise kısa vadeli veya uzun vadeli sigorta kollarının sağladığı haklardan değil, bir başka sigorta kolu olan 5510 sayılı kanunun 60. maddesinde düzenlenen Genel Sağlık Sigortası’ kolundan karşılanmaktadır. Yapılan tedavi harcamaları tamamen Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmakta olup işverene rücu edilememektedir. Zira 5510 sayılı kanunda genel sağlık sigortası kolundan Sosyal Güvenlik Kurumunca yapılacak olan ödemelerin işverene ya da üçüncü kişilere rücu edileceğine dair hüküm bulunmamaktadır. İşçi yakınlarının da tedavi harcamalarını Sosyal Güvenlik Kurumundan karşılaması sebebiyle ayrıca işverenden tedavi harcamaları sebebiyle maddi tazminat talep etmeleri mükerrer ödeme söz konusu olacağından mümkün değildir. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 2015/18909 E. 2016/15528 K Tarih sayılı kararında ’ İş kazası sebebiyle davacı tarafça yapılan tedavi giderinden işverenin sorumluluğunun belirlenmesinde hataya düşüldüğü görülmektedir. Gerçekten sarf tarihinde yürürlükte bulunan 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası; iş kazası sebebiyle işverenin sigortalısına karşı, işe Kurumca el koyuncaya kadar sağlık yardımlarını yapma ve vizite kağıdı düzenleme dışında bir yükümlülüğünü hükme bağlamamıştır. Aksine, iş kazasının oluşumundan itibaren her türlü sağlık yardımları ile Kurumun sorumlu olduğunu kabul etmiştir. Sözü edilen Kanun'un iş kazası ve meslek hastalığı sigorta kolunun getiriliş amaç ve nedeni; sigortalıların belirtilen türde bir zararla karşılaşmaları halinde, onları doğrudan koruma altına alma ve kendilerine yardım yapacak Kuruluşu belirlemektir. Bu duruma göre, bir iş kazası nedeniyle, sigortalının başvuracağı mercii kendisini bu yönden güvenceye alan, Kurum ve onların sağlık kuruluşlarıdır. İşveren, bu tür zararlandırıcı olayların meydana gelmesi durumlarında; artık sigortalısına karşı muhatap olmaktan çıkar, kurum doğrudan devreye girer. Esasen işveren de belirtilen sigorta kolu sebebiyle Kanun'un belirlediği orandan prim ödemek ve ayrıca koşulları varsa, Kurumun yaptığı harcamaları kuruma geri vermekle sorumlu tutulmuştur. Bu nedenle, gerek sigortalı ve gerekse işveren, iş kazası ve meslek hastalığı sigorta kolundan birbirlerine karşı değil, doğrudan Kuruma karşı sorumludurlar. Belirtilen nedenlerle, davalı işverenin tedavi giderlerinden sorumlu tutulması, usul ve yasaya aykırıdır.’’ Denilmiştir. Sonuç İş kazası sonrasında ölen işçilerin yakınlarına yalnızca kısa vadeli sigorta kollarından bağlanan gelirler ve ödenekler işverenin kusuru oranında işverene rücu edilebildiğinden dolayı Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından işverene açılan rücu davasında işçi yakınlarına ödenen bedellerin kısa vadeli sigorta kolundan mı yoksa uzun vadeli sigorta kolundan mı ödendiği sorulmalıdır. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından işçi yakınlarına yapılan ödemeler uzun vadeli sigorta kolundan yapılmış ise bu ödemelerin işverene rücu edilebilmesi mümkün değildir. Yine tedavi giderlerinin işverene rücu edilmesi genel sağlık sigortası sigorta kolunda rücu ilişkisine dair hüküm olmadığı için mümkün değildir. İşçi yakınları da bu giderleri Sosyal Güvenlik Kurumundan tahsil edebildiği için işverenden tedavi gideri adı altında maddi tazminat talep edememektedirler. İşçi yakınlarının işverene karşı açacağı maddi tazminat davasında Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan ödemeler dosyaya sunulmalı ve belirlenecek olan tazminat bedelinden Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan ödemelerin tenzil edilmesi istenilmelidir. İşverenin hem Sosyal Güvenlik Kurumuna hem işçi yakınlarına aynı nitelikteki maddi tazminatı mükerrer olarak ödememesi için iş kazası sonrasında Sosyal Güvenlik Kurumunun işçi yakınlarına yapacağı ödemeyi ve Sosyal Güvenlik Kurumunun kendisine rücu edeceği miktarın belirlenmesini beklemelidir. İşveren Sosyal Güvenlik Kurumunun yapacağı ödemeyi beklemeden işçi yakınlarına maddi tazminat niteliğinde ödeme yapmış, Sosyal Güvenlik Kurumu da işverene kusuru oranında rücu etmiş ise mükerrer yapılan ödemelerin işçi yakınlarından sebepsiz zenginleşme davası ile iade alınması mümkündür. Bunun yanında işveren, işçi yakınlarına manevi tazminat niteliğinde ödeme yapacak ise Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından işçi yakınlarına yapılacak olan ödeme miktarının belirlenmesini beklemesine gerek yoktur. Zira Sosyal Güvenlik Kurumu işçi yakınlarına yalnızca maddi tazminat niteliğinde ödeme yapmakta ve yaptığı bu ödemeden işverene kusuru oranında rücu edebilmektedir. Av. Oğuzcan Görgöz
İş Kazası Geçiren İşçinin Alabileceği Tazminatlar Çalışma hayatında her ne kadar kimse istemese de iş kazaları yaşanabilmektedir. İş kazası geçiren işçiler doğal olarak kazaya neden olan kişilerden çeşitli taleplerde bulunmaktadır, çünkü işçi iş kazası nedeniyle iyileşene kadar çalışamamıştır, bu durumun yanı sıra işçi iş kazası nedeniyle çalışma gücünün bir kısmını kaybetmiş de olabilir, diğer taraftan işçinin ve ailesinin iş kazası nedeniyle yaşadığı üzüntü, korku ve endişe de vardır tüm bu hususların kusurlu taraflarca tazmin edilmesi gerekmektedir. İşçinin Tazminat Talebinin Dayanağı İşçi ve işveren arasında iş sözleşmesi bulunmaktadır, söz konusu sözleşmenin kendine has özellikleri bulunmaktadır sözleşmenin 2 tarafının işçi, işveren da sözleşmeden ve kanundan kaynaklanan yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu yükümlülüklerden bir tanesi de Borçlar Kanunun 417. Maddesinde belirtilen; “İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür. İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir.” Hükmüdür. Söz konusu hükme göre işçinin tazminat talebinin dayanağı sözleşmeye aykırılıktır, yani işverenin işçisini koruma görevini tam olarak yerine getirmemesidir. Maddi Tazminat İşçinin isteyebileceği maddi tazminat işçinin kazadan dolayı yaşadığı gelir kaybı kadardır, yani işçi hiç kaza geçirmediyse ne kadar para kazanacaktı ve kaza geçirmesinden dolayı ne kadar kazandı bu iki hesaplama arasındaki fark işçiye verilecek maddi tazminat tutarıdır. Söz konusu tazminatın hesaplanması için eğer işçi kaza sonucu vefat etmediyse; işçinin yaşı, geliri, meslekte kazanma gücü kaybı oranı, eşinin çalışma durumu, çocuk sayısı gibi verilere ihtiyaç duyulmaktadır bu verilerden en önemlisi meslekte kazanma gücü kaybıdır, çünkü kazalı işçinin alacağı tazminat tutarı meslekte kazanma gücü kaybı oranına göre değişiklik göstermektedir. İş kazası nedeniyle tazminat talep etmeden önce meslekte kazanma gücü kaybı oranı tespiti yapılması gerekmektedir. Söz konusu tespitin nasıl yapılacağını İş Kazası Sonrası Maluliyet Raporu yazımızdan öğrenebilirsiniz. Çalışan maddi tazminat olarak işverenden şu hususları isteyebilir; Hiç çalışamadığı dönem için SGK geçici iş göremezlik parası vermemişse ücretin tamamını, Çalışabildiği ama çalışma gücünün bir kısmını kaybettiği dönem için ise ücretinin çalışma gücünü kaybettiği kısım kadarını, İşçi başka bir kişinin bakımına muhtaç hale geldiyse bakıcı masrafları, Unutulmamalıdır ki işçi SGK’dan ilk peşin sermaye değerli gelir almışsa bu gelir tazminattan düşülecektir. Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Destekten yoksun kalma tazminatı istenebilecek maddi tazminat türlerinden biridir, fakat söz konusu tazminat işçinin ölümü halinde yakın akrabaları tarafından istenebilir, çünkü yakın akrabalarına vefat eden işçi aldığı ücretle destek olmaktadır ve işçinin vefatı ile bu destek kesilmiştir. Bu tazminatı isteyebilecek kişiler ise vefat eden işçinin; Eşi Belirli yaşa kadar çocukları, Belirli durumlarda anne ve babası, Bakmakla yükümlü olduğu veya baktığı diğer kişiler, Söz konusu tazminat da hesaplanırken maluliyet oranı %100 alınarak hesaplama yapılmakta ve yine tazminat isteyen kişilere maaş bağlanmışsa bu maaşların ilk peşin sermaye değeri tazminattan düşülmektedir. Manevi Tazminat İş kazaları sonrası, kazalı işçi ve/veya işçinin yakınları kaza nedeniyle elem duymak ve üzülmektedirler. Her ne kadar manevi üzüntü para ile satın alınamayacak da olsa bir nebze olsun teselli için üzüntü duyan kişilere bir miktar para ödenmektedir bu para ise manevi tazminattır. Manevi tazminat maddi tazminat gibi hesaplama yapılarak belirlenen bir tazminat türü değildir bu tazminatı hâkim belirlemektedir. Sonuç İşyerlerinde iş kazalarının yaşanmaması en büyük temennimiz olmakla beraber, yaşanması durumunda işçiler veya ailesi çalışanın kaza geçirmesinden dolayı mahrum kaldığı gelirleri ve yaşadığı elem ve üzüntünü karşılığı olarak da manevi tazminatı isteyebilmektedir. Söz konusu talepleri işverenin kabul etmemesi durumunda dava açma zorunluluğu doğmaktadır. İş kazasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat davalarının zamanaşımı ise iş kazasının meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıldır. Konu ile ilgili sorularınızın bulunması halinde yorum kısmına yazabilirsiniz…
Kıdem tazminatı, iş hukukunda işçiler lehine tanınmış en önemli haklardan birisidir. Kıdem tazminatının amacı, belirli bir süre aynı işyerinde veya aynı işverene bağlı olarak hizmet edimini yerine getirmiş işçilere, emeklerinin ve bağlılığının karşılığı olarak ödenen tazminat türüdür. Bu nedenle işçinin ölümü halinde de mirasçılarına kıdem tazminatı ve ayrıca ölüm tazminatı verilir. Yazımızın devamında işçinin ölmesi halinde kıdem tazminatı hakkının doğma şartlarını ve kıdem tazminatı miktarını detaylı olarak anlatacağız. Ayrıca ölüm tazminatına da değineceğiz. İçindekiler1 Vefat Eden İşçinin Kıdem Tazminatı Hakkı2 Ölen İşçinin Kıdem Tazminatı Şartları3 İşçinin Ölümü Halinde Kıdem Tazminatı Kime Ödenir? Ölen İşçinin Kıdem Tazminatı Nasıl Hesaplanır?4 Ölüm İşçinin Ölmesi Durumunda Diğer Hak ve Tazminatların Durumu5 Ölen İşçinin Kıdem Tazminatı ile İlgili Sık Sorulan Sorular6 SonuçVefat Eden İşçinin Kıdem Tazminatı Hakkı Öncelikle kesin bir şekilde belirtmeliyiz ki, bir kişinin ölmesiyle sahip olduğu hakların tamamı sona ermez. Bazı hakların varlığı devam eder ancak hukuk düzeninin elverdiği ölçüde bu haklar mirasçılara geçer. Kıdem tazminatı da çalışıldıkça kazanılan bir hak olduğundan, kişinin ölümüyle kıdem tazminatı hakkının son bulması beklenemez. İşçinin ölüm sebebi ne olursa olsun, kıdem tazminatına hak kazanmasının önünde hiçbir engel yoktur. Aşağıda sayacağımız şartları taşıması halinde, ölenin mirasçıları, kıdem tazminatını almaya yetkili hale gelirler. Bu kapsamda, işçinin intihar etmesi, kişi hakkında ölüm karinesi çıkarılması, işçinin %100 kusuruyla başına gelen iş kazası sonucunda hayatını kaybetmesi durumunda bile kıdem tazminatı yönünden hiçbir farklılık arz etmez. Ölen İşçinin Kıdem Tazminatı Şartları Kıdem tazminatını için gerekli şartlar haklı sebeple fesih, iş sözleşmesinin varlığı, kıdem şartı, süresi içinde isteme olarak sıralanabilir. Ancak ölüm halinde iş sözleşmesi kendiliğinden sona ereceğinden, haklı sebep şartının varlığı aranmaz. Bu nedenle ölen işçinin kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için şu 3 şartın varlığına bakılır 4857 Sayılı İş Kanunu’na Göre İşçi Olma Şartı İş kanunu yalnızca işçiler için haklar tanıdığından, çalışanın iş kanununa göre işçi olması gerekmektedir. Güncel iş kanununa göre işçi; işverene bağlı olarak iş görme edimini sözleşmeyle üstlenen ve karşılığında ücret alan kişidir. Buna göre öncelikle işveren ve işçi arasında sözleşme kurulması gerekir. Kurulan sözleşmenin yazılı veya sözlü olması geçerlilik açısından hiçbir değişiklik oluşturmaz. Yalnızca olası uyuşmazlıklara karşı ispat aracı olarak kabul edilir. Bununla birlikte işçinin işverene bağımlı olarak çalışması gerekir. Örneğin, bir inşaat işinin elektrik tesisatını bir yapmak üzere bir ustayla anlaşılması halinde iş sözleşmesi söz konusu değildir. Zira inşaat ustası, bağlı olarak çalışmayıp yalnızca sonuç meydana getirmeyi üstlenir. İşçilik niteliğinin kazanılması için son şart, hizmet görme edimini üstlenmektir. Ayrıca işçinin, işverenin emir ve talimatlarıyla hareket etmesi iş sözleşmesinin varlığı için elzemdir. Anılan tüm şartların varlığı halinde, işçinin kıdem tazminatı için aranan ilk şartın varlığı yerine getirilmiş olacaktır. İşçinin hayatını kaybetmesi halinde iş sözleşmesinin varlığının ispatı önem taşır hale gelecektir. Bu nedenle iş sözleşmesinin yazılı olması her türlü iş ilişkisi için hayati öneme sahiptir. Çalışma Yılı Şartı İşçinin kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için öncelikle kıdem çalışma süresinin tamamlanması beklenir. İşçi en az 1 yıldır aynı işverene bağlı olarak, yahut aynı işyerinde çalışması halinde kıdem tazminatı almaya hak kazanacaktır. Ayrıca kıdem süresi arttıkça işçinin kazanacağı tazminat miktarı da artacaktır. İş kanununa göre, işçinin çalıştığı her yıl için 1 aylık giydirilmiş brüt ücreti tutarına kıdem tazminatı hakkı doğar. Kıdem tazminatının nasıl hesaplanacağına ilişkin detaylı açıklamaları yazımızın devamında yapacağız. Süre Şartı Ölen işçinin kıdem tazminatı hakkının mirasçılara geçeceğini daha önce söylemiştik. Mirasçılar işçinin ölüm tarihinden itibaren 5 yıllık süre içerisinde kıdem tazminatını talep edebilirler. Ancak 5 yıllık süre düzenlemesi, 2017 yılında getirilmiştir. Buna göre 2017 yılından önce ölüm olayının gerçekleşmesi halinde, 10 yıllık zamanaşımı işleyecektir. Örneğin 2016 yılında hayatını kaybeden işçi için kıdem tazminatı davası açma süresi 2026 yılında sona erecektir. Ancak değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra yani örneğin 2018 yılında hayatını kaybeden bir işçi için kıdem tazminatı dava süresi 2023 yılında sona erecektir. Önemle belirtmeliyiz ki, işe giriş tarihinin zamanaşımı konusunda hiçbir farklılığı bulunmamaktadır. İşçinin ölümü halinde sahip oldu tüm hak ve alacaklar mirasçılarına geçmektedir. Mirasçıları ise Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre belirlenmektedir. İlgili kanun hükümlerine göre yasal mirasçıları şu şekilde sıralayabiliriz Eğer ölenin çocukları varsa öz/üvey çocukları ve eşi ölenin hiçbir çocuğu yoksa anne/baba ve eşi ölenin anne babası da hayatta değilse, büyükanne ve büyükbaba ile eş mirasçı eşinin olmaması durumunda, mirasçıların durumunda bir değişiklik olmaz. Eşe kalacak miras oranı ölenin ölüme bağlı tasarruflarla mirasçı ataması da mümkündür. Mirasçıların kimler olacağı kadar kıdem tazminatı talebinin nasıl yapılacağı da önemlidir. İşçinin ölümüyle mirasın açılmaması halinde, tüm mirasçılar elbirliği mülkiyetiyle malvarlığına malik olacağından hep birlikte hareket ederek kıdem tazminatı talebinde bulunmaları gerekir. Ayrıca reddi miras halinde, kıdem tazminatı da alınamayacaktır. Bu konu miras hukuku alanına girdiğinden yazımızda daha fazla detaya değinmedik. Ancak detaylı bilgi alabilmek için mutlaka “miras payları – miras paylaşımı” makalemizi inceleyiniz. Ölen İşçinin Kıdem Tazminatı Nasıl Hesaplanır? Kıdem tazminatı hakkı kadar, kıdem tazminatının nasıl hesaplanacağı da önem arz etmektedir. Kıdem tazminatı miktarının, kıdem süresine bağlı olarak değiştiğini daha önce belirtmiştik. Detaylı açıklamak gerekirse, kıdem tazminatı işçinin çalıştığı her yıl karşılığında 30 günlük giydirilmiş brüt ücretlerinin toplamından ibarettir. Giydirilmiş brüt ücret hesaplanırken işçinin işten ayrılmadan önceki son yılı esas alınmaktadır. Giydirilmiş brüt ücret ise işverenin bir işçi için yaptığı vergi hariç tüm giderlerin toplamıdır. Buna işyeri uygulaması halini almış ödemeler, sigorta kurumuna yapılan ödemeler, çocuk yardımı gibi ödemelerin tamamı dahildir. Bu kapsamda işyerinden hiçbir ek yardım almayan asgari ücretlinin giydirilmiş brüt ücreti 2020 yılı itibariyle lira olarak belirlenmiştir. Kıdem tazminatı hesaplamasının için “kıdem tazminatı hesaplama aracı” yazımızdaki aracı kullanabilirsiniz. Ölüm Tazminatı Kaynağını Türk Borçlar Kanunundan alan ölüm tazminatı, işçinin ölümü halinde sağ kalan eşi ve ergin olmayan çocuklarına ödenmesi gereken tazminat türüdür. Ölüm tazminatının amacı, işçinin ailesinin acılı günlerinde maddi sorun yaşamalarının önüne geçmektir. Önemle belirtmeliyiz ki, ölüm tazminatı hakkı işçinin eş ve ergin olmayan çocuklarına, onlar da yoksa bakmakla yükümlü olduğu kişilere tanınırken kıdem tazminatı hakkı mirasçılara verilmiştir. Bu ayrıma dikkat etmek gerekir. Ölüm tazminatının kanuni dayanağı olan Türk Borçlar Kanunu 440. maddeye göre “Sözleşme işçinin ölümüyle kendiliğinden sona erer. İşveren, işçinin sağ kalan eşine ve ergin olmayan çocuklarına, yoksa bakmakla yükümlü olduğu kişilere, ölüm gününden başlayarak bir aylık; hizmet ilişkisi beş yıldan uzun bir süre devam etmişse, iki aylık ücret tutarında bir ödeme yapmakla yükümlüdür.” Ölüm tazminatı, kıdem tazminatında olduğuna gibi işçinin kusuruna bakılmaksızın kendiliğinden doğan haktır. Ölüm tazminatı ve kıdem tazminatı hususlarının birbirinden farklı kurumlar olduğu düşünüldüğünde, ölüm tazminatının alınması kıdem tazminatına engel değildir. Vefat Durumunda Kıdem TazminatıÖlüm Tazminatıİşçinin ölümü halinde mirasçılarına ölümü halinde eş, ergin olmayan çocukların yanı sıra bakmakla yükümlü olduğu kişilere de yoluyla talep edilmesi halinde mevduata uygulanan en yüksek faiz yoluyla talep edilmesi halinde yasal faiz 5 yıldır Zamanaşımı 10 yıldır Ek Bilgi Vefat eden işçinin mirasçıları ayrıca SGK’ya cenaze yardımı için de başvurabilir. İşçinin Ölmesi Durumunda Diğer Hak ve Tazminatların Durumu İşçi ve işveren iş akdini sonlandırmadan önce, kıdem süresine göre, ihbar yapma yükümlülüğü altındadır. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi durumunda, yine ihlal edilen bildirim süreleri dikkate alınarak ihbar tazminatı ödeme yükümlülüğü ortaya çıkar. Ölüm halinde iş akdi doğal yollarla sonlandığından, iki taraf için de ihbar tazminatı yükümlülüğü elbette doğmayacaktır. Ancak işçi öldüğü zaman doğan ücret alacaklarının, varsa fazla mesai alacağının, varsa yıllık izin hakkı ücretinin, varsa hafta ve resmi bayram tatili ücretlerinin ve diğer haklarının da ödenmesi gerekir. Ölen İşçinin Kıdem Tazminatı ile İlgili Sık Sorulan Sorular Yukarıda işçinin ölümü halinde kıdem tazminatı ile ilgili bilinmesi gereken temel meselelerden ve uygulamadaki işleyişten bahsettik. Bununla birlikte bu konuda bazı sorular sıklıkla sorulmaktadır. Bu sorulara aşağıda yanıtları ile birlikte yet verdik. İşçinin Ölümüyle Birlikte Kıdem Tazminatı Hakkı Sona Erer Mi? Hayır. İşçinin ölümü kıdem tazminatı hak hakkını ortadan kaldırmaz. Ölen İşçi Hangi Şartlarda Kıdem Tazminatına Hak Kazanabilir? Kıdem tazminatına hak kazanmak için işçi 1 yıl boyunca aynı işyerinde yahut aynı işverene bağlı olarak çalışmalıdır. Son şart ise bu hakkın ölen işçinin mirasçıları tarafından, işçinin ölümünden itibaren 5 yıllık süre içerisinde ileri sürülmesidir. İşçi Öldüğü Zaman Kıdem Tazminatı Ödemesini Kim Alır? Kıdem tazminatı hakkı mirasçılara geçer. Dolayısıyla mirasçılığa ilişkin hükümler çerçevesinde tazminatın kime ödeneceği belli olur. İşçinin Kendi Kusuruyla Yaşadığı İş Kazası Yüzünden Ölmesi Kıdem Tazminatına Engel Midir? Hayır. İşçinin kusuruyla/ihmaliyle yaşadığı kaza nedeniyle ölmesi kıdem tazminatı hakkı kazanmasına engel teşkil etmez. Ölüm Tazminatı Ne Demektir? Bir işçinin ölmesi durumunda geriye kalan eşi ile çocuklarına ödenmesi gereken tazminata verilen isimdir. Bunlar yoksa işçinin bakmakla yükümlü olduğu kimselere verilir. Bu tazminat hakkı 10 yıl içerisinde ileri sürülmelidir. Ölüm Tazminatı Tutarı Ne Kadardır? Türk Borçlar Kanunu uyarınca hizmet ilişkisi 5 yıldan kısa süreli ise ölüm gününden itibaren başlayarak 1 aylık, eğer ilişki 5 yıldan uzun süreli ise 2 aylık ücret ödemesi yapılır. Bu ödeme, ölüm tazminatıdır. Hem Ölüm Tazminatı Hem Kıdem Tazminatı Alınabilir Mi? Evet. Diğer şartların da oluşması durumunda bunun önünde bir engel yoktur. Birinin alınması diğerinin alınmasına engel teşkil etmez. Ölüm Tazminatı ve Kıdem Tazminatının Farkları Nelerdir? Kıdem tazminatı işçinin mirasçılara ödenirken ölüm tazminatı ise işçinin eşi, çocukları veya bakmakla yükümlü olduğu kişilere ödenir. Ölen işçinin kıdem tazminatı hakkını ileri sürmek için tanınan süre 5 yıldır. Ölüm tazminatı hakkını ileri sürebilmek için tanınan süre ise 10 İşçinin ölümü halinde iş sözleşmesi sona ereceğinden, kıdem tazminatı alacağı doğmaktadır. Ancak ölüm halinde kişinin hak ehliyeti sona erdiğinden, kıdem tazminatını talep etme hakkı mirasçılara geçmektedir. Dolayısıyla 1 yıllık kıdem şartı sağlanmışsa ve iş ilişkisi söz konusuysa mirasçıların kıdem tazminatını talep etmeleri önünde hiçbir engel yoktur. Ayrıca ölüm tazminatı da yukarıda belirtildiği gibi talep konusu yapılmalıdır. Önemle belirtmeliyiz ki, eğer mirasın açılması söz konusu olmadıysa mirasçıların tamamı birlikte hareket ederek, kıdem tazminatı alacağını talep etmelidirler. Bu kapsamda işveren miras açılmadan kıdem tazminatı ödeme yaparsa, yapılacak ödeme mirasçılardan sadece birinin değil tamamının mülkiyetinde olacaktır. Bu konularda mutlaka bir iş hukuku avukatı ile sürecin yürütülmesi hak kaybının önüne geçilmesi açısından önemle önerilmektedir.
İş kazasında işverene açılacak davalar ve bu dava Türleri genellikle tazminat davalarıdır. Kazanın boyutu, mağduriyetin boyutu kazanın şekli özellikleri maddi ve manevi tazminat miktarlarını etkileyen kritik noktalardır. İş kanunları bünyesinde süreçlerin yürütüldüğü iş mahkemelerinde görülebileceği gibi ölüm ile sonuçlanan kazalarda kusur oranına göre Ceza Mahkemelerinde de görülen davalar olmuştur. İş Kazası Sonucu Tazminat Davası İş kazasında işverene açılacak davalar ve bu davalar göre SSK Mevzuatı kapsamında Sosyal Sigortalar Kurumunca yapılan yardımlar ile Bireysel İş Hukuku kapsamında işverenden istenebilecek maddi ve manevi tazminatların boyutları ve doğuracağı sonuçları özet olarak aşağıda belirtilmiştir. İş kazası sonucunda işverenler, hukuksal boyutu değişik olan 3 türlü dava ile karşı karşıya kalabilmektedirler. Bunlar kazaya uğrayan işçinin açabileceği maddi ve manevi tazminat davaları ile Sosyal Sigortalar Kurumunun kaza gören işçiye yaptığı yardımları işverenden geri alma rücu davalarıdır. Özel Hukuk kapsamında Borçlar Yasasının 332. maddesine göre; “işveren, işletme tehlikelerine karşı gereken önlemleri almak ve işçilere sağlığa uygun çalışma yeri sağlamak zorundadır.” İşverenin hizmet akdi iş sözleşmesi nedeniyle işçiyi gözetme borcu bulunmaktadır. İş Kazasında İşverene Açılacak Davalar Kamu Hukuku Kapsamında İş Yasasının 77. Maddesi Kamu Hukuku kapsamında ise İş Yasasının 77. maddesine göre; “işverenler iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmakla” yükümlüdürler. İş Yasasının aynı maddesinin ikinci paragrafına göre de; “işverenler iş yerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek” zorundadırlar. Yine işverenler iş sağlığı ve güvenliğini sağlamak için, İş Yasasının 78. maddesine göre çıkarılmış olan tüzük ve yönetmeliklerde belirtilen şartları yerine getirmekle yükümlüdürler. Bu yükümlülükleri yerine getirmeyerek “işçiyi gözetme borcu”na aykırı davranan işverenler kamu hukuku gereği özel hukuk hükümlerinden ayrı olarak idari yaptırımlarla da karşı karşıya kalırlar. İdari yaptırımlar; işin durdurulması, iş yerinin kapatılması yada para cezası şeklinde olabilmektedir. Ayrıca, ölümlü iş kazalarında TCY Türk Ceza Yasasının çeşitli maddelerine göre; “tedbirsizlik veya dikkatsizlikle ölüme neden olmak” suçlamasıyla hapis cezaları istenebilir. Bireysel İş Hukuku Özel Hukuk hükümlerine göre iş kazası sonucu işverenlerin karşı karşıya kalabileceği tazminat davaları ise üç başlık altında aşağıda özetlenmiştir. Rücu Tazminatı Geri Alma Tazminatı Bireysel İş Hukuku Açısından İş Kazası Bireysel İş Hukuku Açısından İş Kazası İşveren açısından hukuksal boyut kazanan iş kazasının belirlenmesinde temel yasal dayanakları, 4857 sayılı İş Yasasının 77. Maddesi, 818 sayılı Borçlar Yasasının 332. Maddesi ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün 4 maddesi oluşturmaktadır. Anılan yasa ve tüzüklerin diğer maddelerinde de iş kazaları ile ilgi çeşitli düzenlemeler bulunmakla birlikte, işveren ile kazaya maruz kalan işçi arasındaki ilişkileri belirleyen ve işverenin görev ve sorumluluklarını ortaya koyan belirtilen yasa ve tüzük maddeleridir. Bu kapsamda bir olayın iş kazası sayılmasının SSK mevzuatı bakımından sonuçları ile işveren aleyhine açılan tazminat davası bakımından sonuçları aynı değildir. SSK anlamındaki her iş kazası aynı zamanda bireysel iş hukuku anlamında iş kazası olarak nitelendirilemez. İş kazası olan olay, diğer koşullarda gerçekleştiğinde doğrudan doğruya yasada belli sigorta yardımlarının yapılmasını gerektirdiği halde işveren aleyhine açılan tazminat davasında ise, işverenin sorumluluğu için iş yerinde ve işverenle ilişkili olması gereklidir. Bu nedenle iş kazasının SSK Mevzuatı açısından oluşması gereken unsurları ile Bireysel İş Hukuku açısından unsurları içerik ve kapsam açısından farklılıklar taşımaktadır. Bireysel İş Hukuku açısından iş kazasının unsurları aşağıda belirtilmiştir. İş Kazasında Dıştan Gelen İstenmeyen Bir Sebebin Varlığı İş Kazasında Dıştan Gelen İstenmeyen Bir Sebebin Varlığı Zarara neden olan etken, çalışanın bünyesel rahatsızlığı değil dışarıdan gelen bir olay olmalıdır. İşverenin sorumluluğunu gerektirecek iş kazalarında dışsallık unsurunu sağlayan, üçüncü kişinin, işverenin, kaza gören işçinin yada iş yeri ortamındaki araç, gereç ve makinelerin etkileridir. SSK anlamında iş kazası için gerekli bir unsur olmayan istenilmeyen olay, Bireysel İş Hukuku anlamında iş kazası için gerekli bir unsurdur. İşçinin yada üçüncü kişinin isteyerek meydana getirdiği zararlar Bireysel İş Hukuku anlamında iş kazası sayılmaz ve işverenin sorumluluğunu doğurmaz. Örneğin; işçinin iş yerinde intihar etmesi olayı yada iş yerinde bir düşmanı tarafından vurulması olayı, SSK Mevzuatı açısından olay iş yerinde gerçekleştiği için iş kazası sayılırken, Bireysel İş hukuku açısından iş kazası sayılmaz ve işverenin sorumluluğu aranmaz. İş Kazasında Uygun İlişki Bağının Varlığı İlliyet = Neden Sonuç İlişkisi Anlamındadır Gerçekleşen olayın Bireysel İş Hukuku anlamında iş kazası sayılması ve işverenin sorumluluğunun doğabilmesi için, çalışanın uğradığı zararın ortaya çıkan kazanın uygun bir sonucu olması gerekir. Sadece kaza ile zarar arasında uygun illiyet bağının neden-sonuç ilişkisinin bulunması, işverenin sorumluluğu için yeterli olmaz. Kazanın ayrıca işverenin yürüttüğü iş ile de uygun illiyet neden-sonuç ilişkisinin bağı içinde bulunması gerekir. Kaza ile illiyet bağı içinde bulunması gereken unsur, işçinin işi, yapılan iş yada işverenin işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini alma ödevine aykırı hareketidir. İş kazası sonucu ortaya çıkan zararın işverenin yürüttüğü işle uygun illiyet bağı içinde bulunması halinde işveren, işçinin uğradığı zararı karşılamak zorundadır. Uygun illiyet bağının varlığı için dört karine ipucu-belirti gereklidir. Oluşan bir iş kazasında bu dört karineden birine rastlanılıyorsa, uygun illiyet bağının bulunduğu kabul edilir. İş Kazası Belirtisi – 1 İşveren tarafından yürütülen işin yapımı sırasında gerçekleşen kazaların işle ilgili olduğu kabul edilir. Yani, işçi çalışma sırasında, işini yaparken bir kazaya uğraması durumda kaza ile iş arasında uygun illiyet bağının bulunduğu, dolayısıyla olayın Bireysel İş Hukuku anlamında iş kazası olduğu kanısına varılır. İş Kazası Belirtisi – 2 Oluşan iş kazası, işverenin işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini alma yükümlüğüne aykırı davranışından kaynaklanmışsa, gerçekleşen zarardan işveren sorumlu tutulabilir. Yani, işyerinde yasa, tüzük ve yönetmeliklerde belirtilen sağlık ve güvenlik önlemleri ile teknolojik gelişmelerin gerektirdiği önlemler alınmamışsa ve bu nedenle bir kaza meydana gelmişse bu olay Bireysel İş Hukuku anlamında iş kazası sayılmakta ve işverenin sorumluluğu aranmaktadır. İş Kazası Belirtisi – 3 Çalışanların uğradıkları kazaların işle olan ilgisinin kurulabilmesi için yararlanılabilecek belirtilerden biri de, olayın iş süresi içinde gerçekleşmesidir. İşverence görevli olarak gönderilen işçinin yolda geçirdiği süre de iş süresine dahildir. Bu nedenle yolculuk sırasında uğradığı kaza işle ilgili kabul edilerek, işverenin sorumluluğuna gidilebilmesi ve tazminat davası açılması mümkündür. İş Kazası Belirtisi – 4 Yürütülen işin yarattığı tehlikedir. İşçinin uğradığı kaza, işverenin yürüttüğü işin doğrudan yada dolaylı olarak yarattığı tehlikenin sonucu ise, olayın işle uygun illiyet bağı içinde olduğu kabul edilir. Oluşan bir iş kazasında söz konusu yukarıda belirtilen karinelerden belirtilerden birine rastlanmasa da kazanın işverenin işiyle olan ilgisi tespit edilebiliyorsa işveren yine sorumlu tutulabilir. İş Kazasında Uygun İlişki Bağının Kesilmesi İşverenin yürüttüğü iş ile kaza arasında uygun illiyet bağının kurulabildiği hallerde varlığından söz edilebilen işverenin sorumluluğu, anılan illiyet bağının sağlanamadığı yada kesildiği hallerde ortadan kalkar. Bunun sonucu olarak işveren, ölen işçinin ve üçüncü kişilerin kusuru sonucu uğranılan zararın tazmininden sorumlu tutulamaz. İşverenin kusursuz sorumluluk hallerinde dahi uygun illiyet bağının gerçekleşmesi ve kesilmemiş olması gerekir. İşverenin sorumluğunu ortadan kaldıran ve uygun illiyet bağını kesen nedenler aşağıda belirtilmiştir. Kaza gören İşçinin Kusuru İş kazasının gerçekleşmesinde işçinin ağır kusuru varsa, uygun illiyet bağı kesilir ve işverenin sorumluluğu aranmaz. İş kazasında ölen işçi tam kusurlu ise işverene sorumluluk yüklenemeyeceği Yargıtay kararlarında belirtilmiştir. Örneğin; işçinin işyerinde intihar etmesi halinde olay işyerinde gerçekleşmesi nedeniyle SSK anlamında iş kazası sayılsa bile, işle olan uygun illiyet bağı işçinin kastı ile kesilmiş olduğundan Bireysel iş Hukuku anlamında iş kazası sayılmaz. Borçlar Yasasının 44. Maddesine göre, yoğunlukları uygun illiyet bağını kesebilecek düzeyde bulunmayan kusur dereceleri ise yalnız işverence ödenecek maddi tazminattan indirim nedeni olabilir. Üçüncü Kişinin Kusuru İşverenin iş kazasından doğan sorumluluğunu ortadan kaldıran sebeplerin ikincisi, üçüncü kişinin yaptığı kusurlu davranış nedeniyle uygun illiyet bağının kesilmesidir. Üçüncü kişi, işverenin bir başka işçisi yada işverenle bağlantısı olmayan diğer bir şahıs olabilir. Üçüncü kişilerin davranışlarının uygun illiyet bağını kesebilmesi ve işvereni sorumluluktan kurtarabilmesi için belirli bir yoğunluğa ulaşması gerekir. Örneğin; işverene ait bir araç içinde seyreden işçi, karşı yönden gelen bir araç ile çarpışma sonucu sakatlanmıştır. Kazanın oluşmasında karşı yönden gelen bir başka araç % 100 oranında kusurlu bulunması nedeniyle sakatlanma ile yürütülen iş eylem arasındaki illiyet bağı kesildiğinden işveren kazadan sorumlu tutulamaz. Mücbir Sebep Kaza gören işçinin ve üçüncü kişinin kusurunun illiyet bağını kestiği hallerde olduğu gibi mücbir sebep nedeniyle meydana gelen kazada da işverenin sorumlu tutulması mümkün değildir. Mücbir sebep; dış kuvvetlerin sonucu, işverenin işyeriyle bağlantısı bulunmayan, önceden görülmeyen, kaçınılmaz ve mutlak surette engellenemeyen olaylardır. Örneğin; işyerinde çalıştığı sırada gerçekleşen deprem sonucunda yaralanan işçinin uğradığı bu kazanın işle olan uygun illiyet bağı kesildiğinden, SSK yardımları sağlansa bile işveren sorumlu tutulamaz. İş Kazasında İşverene Açılacak Davalar ve Maddi Zararların Varlığı Bireysel İş Hukuku anlamında iş kazasının oluşumundaki son ve önemli unsur, işverenin sorumluluğunu doğuran kazanın işçiyi maddi bir zarara uğratmasıdır. Anılan zararlar, iş kazası sonucunda işçinin uğramış olduğu çalışma gücü kaybının ortaya çıkardığı zararlardır. SSK anlamında iş kazasında kurumca sağlanan yardımların karşılamaya çalıştığı zarar yalnız sigortalının sağlık harcamaları ve kazanç kaybına ilişkindir. Buna karşılık Bireysel İş Hukuku anlamındaki iş kazasının oluşturduğu maddi zarara, iş kazası sonucu işçinin uğramış olduğu bedensel, ruhsal zararlar ile gelir kayıpları dışında, ileride doğacağı tahmin edilen çeşitli zarar kalemleri de dahil edilir. Bu nedenle iş kazası sonucunda acı çeken, çalışma gücünde kayıp meydana gelen işçinin Bireysel iş Hukuku kapsamında işveren aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açma hakkı bulunmaktadır. Sosyal Sigortalar Kurumunun iş kazası sonucu sigortalıya işçiye yaptığı yardımlar Sosyal Sigortalar Kurumunun iş kazası sonucu sigortalıya işçiye yaptığı yardımlar tutarı için rücu tazminat davası açma hakkı vardır. Rücu tazminat davası, daha önce SSK Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından karşılanmış olan zararlar tutarının Sosyal Sigortalar Yasasının 10. ve 26. maddelerine göre, kusurlu işverene veya üçüncü kişilere ödettirilmesi amacıyla açılır. İş kazası sonucunda zarar gören işçiye SSK her türlü sağlık yardımını yapar. Bu kapsamda kazaya uğrayan işçinin tedavi için başka kente yada ülkeye gitmesi gerekiyorsa yol parası, protez takılması gerekiyorsa bunun bedeli ile tedavi ve rehabilitasyon süresince geçici iş göremezlik ödenekleri SSK’ca ödenir. Ayrıca, kısmi ve tam iş göremezlik durumlarında kazaya uğrayan işçiye ve ölümü halinde hak sahiplerine gelir bağlanmaktadır. SSK tarafından; işçiye veya hak sahibi kişilere yapılan ve ilerde yapılması gereken her türlü giderin tutarı ile gelir bağlanması durumunda; Bu gelirin hesap edilecek peşin sermaye değeri tutarı, İşveren veya üçüncü kişilere, Bu kişilerin işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuat hükümlerine aykırı olan eylemlerinin kusur derecesi ağırlığında, Borçlar Yasası hükümlerine göre rücu edilir. Yani işveren veya üçüncü kişilerden kusurları oranında tahsil edilir. Sosyal Sigortalar Yasasına göre; sigortalı çalıştırılmaya başlandığının veya yeniden işe alınan sigortalıların süresi içinde Kuruma bildirilmemesi durumunda, bildirgenin sonradan verildiği veya işçi çalıştırıldığının Kurumca tespit edildiği tarihten önce meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı durumlarında kazaya uğrayan ve meslek hastalığına yakalanan işçinin sigorta yardımları Kurumca sağlanır. Ancak, bu durumda, SSK’ca yapılan ve ilerde yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarı ile gelir bağlanması durumunda hesap edilecek sermaye değeri tutarı, sorumluluk ve kusur durumu aranmaksızın işverene ödettirilir. İş Kazasında Manevi Tazminat İş Kazasında Manevi Tazminat Davası İş kazası sonucu cismani zarara uğrayan işçinin veya ölümlü iş kazalarında işçinin ailesinin çektiği acı, elem ve ızdıraplar için hakim takdiri ile manevi tazminat tutarı belirlenir ve işverene ödettirilir. Manevi tazminatta bir hesaplama yöntemi bulunmayıp, iş kazasının neden olduğu zararın büyüklüğüne göre tamamen hakimin takdir ettiği bir tutar söz konusudur. İş kazasına uğrayan, bunun sunucunda zarar gören, acı ve sıkıntı çeken işçi yada ölüm olayı durumunda kazaya uğrayan işçinin ailesi karşı karşıya kaldığı üzüntünün karşılığı olarak işverene manevi tazminat davası açabilmekte ve hakimin takdir ettiği manevi tazminat tutarı işveren tarafından ödenmektedir. İş Kazasında Maddi Tazminat İş Kazasında Maddi Tazminat Davası Borçlar Yasasının 46. maddesine göre; cismani zarara uğrayan kimsenin, iş göremezlik ölçüsünde çalışmasının aksayacağı ve bu nedenle maruz kalacağı zarar ve ziyanın, kendisini çalıştırandan talep edebileceği hükme bağlanmıştır. Meydana gelen iş kazası veya meslek hastalığı sonucunda, meslekte kazanma gücünü az veya çok kaybeden bir işçinin kaybı ile ilgili gerçek zararını, kendisinin olayda tam kusurlu olması durumu dışında, işverenden talep etme hakkı bulunmaktadır. Meslekte kazanma gücü kayıp oranı ne olursa olsun, bu kayıp karşılığı olan zarar ve ziyanın işverenden talep edilmesi mümkündür. Çünkü, Sosyal Sigortalar Kurumu yardımları ile kazaya uğrayan işçinin tüm zararı ve kaybı karşılanamamaktadır. İş kazasına uğrayan işçinin işverenden isteyebileceği maddi tazminat ise iki şekilde olabilir. İş Kazasında İş Göremezlik Tazminatı Meydana gelen iş kazası veya meslek hastalığı durumlarında, meslekte kazanma gücü kayıp oranı % 10 ve daha fazla ise, SSK tarafından sigortalıya sürekli iş Göremezlik geliri bağlanmaktadır. Ancak bu gelir sigortalının gerçek zararına uygun düşmemektedir. SSK tarafından bağlanacak olan sürekli iş göremezlik geliri, yıllık kazancının % 70’inin iş göremezlik miktarıyla orantılı kısmından ibarettir. Tam iş göremezlik durumunda bu gelir, işçinin yıllık kazancının % 70’ine eşittir. Oysa, işçinin tam iş göremezlikteki gerçek kaybı kazancının tamamıdır. Yani, % 100’dür. Ayrıca, iş göremezlik derecesi % 10’dan aşağı olan durumlarda da işçinin cismani zararı olduğu halde, SSK tarafından sürekli iş göremezlik geliri bağlanmamaktadır. SSK tarafından bağlanan gelir. Gerçek zararın bir karşılığı olmayıp, bir sosyal güvenlik geliri niteliğindedir. Bu nedenle iş kazası nedeniyle iş görme gücünde azalma olan veya iş göremez duruma düşen işçi, iş göremezlik tazminat davası açarak, SSK tarafından karşılanmayan zararını işverenden isteyebilir. İş Kazasında Destekten Yoksunluk Tazminatı İş kazası veya meslek hastalığı sonucu meydana gelen ölümlerde ise, ölen işçinin desteğinden yoksun kalan kişiler tarafından işveren aleyhine destekten yoksunluk tazminat davası açılabilir. Bu kişiler tarafından işverenden tazminat talep edilebilmesi için Borçlar Yasasının göre, hayatta iken destek durumunda olan işçinin ölümü ile, yardım gören kişilerin para ile ölçülebilecek bir zarara uğramış olmaları gerekmektedir. Bu konudaki Yargıtay kararlarına göre; ölen kişinin destek sayılabilmesi için, destek olduğu kişilere düzenli olarak yardımda bulunmuş olması gerekmektedir. Ölen ile destekten yoksun kalanlar arasında, miras ilişkisi veya nafaka yükümlüğü gibi durumun bulunması şart değildir. İş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölüm İş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölüm nedeni ile, destekten yoksun kalma tazminatı, destekten yoksun kalanlarla ölenin yaşayabilecekleri olası süreler içerisinde, ölenin çalışıp kazanabileceği süredeki kazancı tutarından destekten yoksun kalanlara ilerde yapabileceği yardım tutarının peşin ve toptan ödenmesinden ibarettir. Bu tutarın hesaplanmasında çeşitli veri ve kriterler kullanılmaktadır. Net yıllık kazanç üzerinden destekten yoksunluk tazminatı tutarının hesaplanması gerekmektedir. İş kazası sonucu ölen işçinin yıllık geliri hesaplandıktan sonra, bu gelirin % 30’u ölenin kişisel gideri olarak kabul edilmekte ve geri kalan miktar destekten yoksun kalanlara dağıtılmaktadır. Destekten yoksunluk tazminatına hükmedilirken, ölümü meydana getiren iş kazası veya meslek hastalığı oluşumunda ölenin kastı veya kusuru mevcut ise, bu kusur, tespit edilen tazminatın miktarından indirilebilmektedir. İş Kazası ile karşı karşıya kalındığı durumda hemen yapılması gereken noktalar mevcuttur. Uzlaşma ve dava süreçleri konusunda alınacak karar öncelikli olmak üzere uzlaşma konusunda bir mutabakat sağlanamadığı durumlarda ihtilaf varlık bulursa işletmenin işçiye göre hukuki destek alabilme potansiyeli daha fazladır. Bu noktada işçinin veya ölen yada yaralanması nedeni ile mağdur olan işçinin yakınlarının uzman iş hukuku avukatı ile görüşerek içinde bulundukları durumun analizini yapması yerinde olur. Uzman Avukat Kemal Kaya Büyükdere Caddesi Tevfik Erdönmez Sokak Diker Apt. 26/7 Esentepe Şişli / İstanbul Mobil +90 551 935 27 30 Ofis +90 212 347 57 60
iş kazasında ölen kişinin ailesinin hakları