OiJt. Traverten nasıl oluşur örnekler, traverten nedir Traverten Kalsiyum bikarbonatlı yer altı sularının mağara boşluklarında veya yeryüzüne çıktıktan sonra içindeki kalsiyum karbonatın çökelmesi ile oluşan kimyasal tortul taştır. Genellikle sıcak su kaynaklarının yakınında ve kalsiyum karbonatlı suların yayılarak aktığı alanlarda, kirecin çökelmesi sonucu meydana gelen basamaklardır. Denizli-Pamukkale en güzel örneğidir. Basınçlı yeraltı suları, geçtiği bölgelerdeki kalsiyum karbonatı eriterek bünyesinde tutar. Suyun aniden açığa, basınçsız ortama çıkması ve karbondioksitin uçması ile, suda erimiş bulunan kalsiyum karbonat çok ince katmanlar halinde kayaların üzerinde birikir. Bu birikme sonucunda zamanla travertenler oluşur. Travertenler mermerle birlikte yapı malzemesi olarak da kullanılır. Türkiye’nin Denizli, Bucak-Burdur, Mut-Mersin, Sivas gibi bir çok bölgesinde traverten ocakları mevcuttur. Üretilen malzeme blok, moloz olarak veya fabrikalarda işlenerek ebatlı honlu – cilalı traverten gibi mamüller halinde iç piyasaya sürülmekte veya büyük oranda yurtdışına gönderilmektedir. Traverten Nasıl Oluşur ve Traverten Nedir Hakkında Yorumlarınızı Aşağıdan Hemen Yazabilirsiniz. Birçoğumuz kayalar ve dağlar güçlü olduğuna inanıyoruz ve biz sık sık bir sıfat olarak sözcüğünü kullanırlar. Gerçekten böyle Ama eğer bir adam bir Sarkıt ve dikit görmeyecekti. bir su damlası kireçtaşı ihmal edilebilir bir miktarda maruz aşağı mağara kaya kalınlığı içinden akan olmasıdır. Daha sonra, mantonun alt katmanlara toprak içinden geçer ve ısı ile bunun içinde buharlaştırılmıştır dünyanın çekirdeği. Ama katta veya damla sızmaya başardı geçtiği mağaranın tavanına kalıntıları çeker materyal. Dikit stalactite ve kireçtaşı su ıslahı esnasında oluşan fazlalıkları bulunmaktadır. Ancak, su basıncı değil önemli nitelikte, yani veri oluşumu oldukça yavaş büyüyen. Apart yıkama kireçtaşı mağaraları derinliklerine damlacıkları olmasından, onlar da kalsiyum ve diğer bazı maddeler toplandı. Bu renkleri ve Sarkıt ve dikit sahip tonlarının çeşitli açıklanabilir. Su inceledi girer büyümeler mağaralarda oluşan oldukları hızına bağlı. Ağır akan zaman, tavan aslına vardır mukarnas, görünür. yeterince hızlı su damlar çok üst dinlenmeye ve mağaranın zemin, daha sonra bir dikit üzerine çeşitli malzemeler yıkamak değil ise. Bazen birikmesi yaşı yüksek seviyeye ulaşır ve bunlar tek bir sütunda birleştiği olur. Onların birliği olmadığı için, onlar stalagnates olurlar. Mağarada oda eğitimini stalagnatnym iki ayrı oda ayrılmıştır gibi en nadir görülen. Bu perdelik denir. Bu stalagnates genellikle köpüklü taşlar görülebilir dikkati çekiyor. dağlarda oluşan bu kristallerin kristal. Genellikle asmak ve stalagnates bu köpüklü taşları almak için bölünürler. Tüm farklılıklara rağmen, dikit ve damlataş birbirlerine benzerler. Bu bileşim içinde yer alır. Bir mağarada farklı sarkıt ve dikitler olabilir. kendilerini oluşturan bütün elemanları birbirine benzer olacaktır. Büyüme oluşumları yavaş bir süreçtir. damlataş Bir santimetre yüz yıl veya daha fazla için oluşturulabilir. Ve genel olarak dikit daha uzun büyür. Bu su kayaların boyunca ilerlemesi sırasında yavaşlamış olmasına kaynaklanmaktadır. Ve nadiren kireçtaşı ile mağaranın yere düşmeye yeterli baskıyı muhafaza edebilmektedir. Hatta kadar güzel olduğunu hayal edemez sarkıt ve dikitler. Fotoğraf genelde görünümlerini iletebilir, ancak farklı açılardan veya el feneri onlara baktığımızda, onların rengini ve şeklini değiştirmek gibiydi. mağara büyümelerin oluşumunun başka bir teori vardır. 1970 yılında sunulan ve sarkıt ve dikitler, belirli bir mantarın etki oluşturduğu gerçeğine üzerinde duruldu. Eğer büyüme için elverişli bir ortam yaratmak, o geliştirmeye başlar. Hala stelaktitli yapay mağara var oluşturmadı bu teori doğruysa Ancak, o zaman neden var? kendileri bu olağanüstü mağara elemanlarının sır veya depolanan, bunlar en az bir kez onları görmek için fırsat vardı o şanslı kişi Gösterim memnun ne olursa olsun herhangi bir durumda,. Pamukkale de doğal şekilde oluşan travertenler turistlerin ilgisini çekiyor. Dünyada eşi benzeri bulunmayan travertenlerin oluşumu uzun yıllar sürmüştür. Teras ve kaplıca suyu tarafından çökeltilmiş tortullu kayaçlardan meydana gelmiştir. Bölgenin su sıcaklıkları 35°C – 100°C arasında olmaktadır. Travertenler, kalsiyum karbonat CaCO3 bileşimindeki kimyasal tortul kayaçlardır. Yer altı sularının içlerindeki kalsiyum karbonatın belirli koşullar altında çökmesi sonucu meydana gelirler. Pamukkale nasil olustu kisaca? Kaynaktan çıkan Co sıcaklğında,içinde yüksek miktarda Kalsiyum Hidro Karbonat bulunan suyun havadaki oksijen ile olan teması sırasında Karbondioksit ve Karbonmonoksit uçarak,kalsiyum karbonat çökelmekte ve traverten oluşumuna sebep olmaktadır. Granit nasıl bir kayaç türüdür? Granit, sert, kristal yapılı minerallerden meydana gelen tane görünüşlü magmatik felsik müdahaleci magmatik bir kaya türüdür. Kayaçlar hangi doğal ortamda bulunur? Yer kabuğunun derinliklerinde eriyik bir durumda bulunan magmanın, olduğu konumdan harekete geçerek yeryüzüne ya da yeryüzüne yakın farklı yerlere ulaşarak sokulması ve bu konumda soğuması ile katılaşması şeklinde oluşur. Magmatik katılaşım taşlar mevcut olan tüm taşların ana kökenini oluşturmaktadır. Kimyasal tortul kayaçlar nelerdir? Kimyasal Tortul Kayaçlar Bu kayaçlar su içerisinde eriyik olarak bulunan tuz ve minerallerin çökelmesi ile beraber meydana gelirler. Kalker yani kireç taşı, alçı taşı yani jips, kaya tuzu, dikitler ve sarkıtlar, travertenler kimyasal tortul kayaçlara örnektir. Pamukkale travertenleri nasıl oluşmuştur 5 sınıf? Kalsiyum karbonatlı su, güneşin etkisiyle buharlaşarak jel halinde beyaz travertenlerin pamuksu görüntüsünü ortaya çıkarmaktadır. Ve katılaşan yüzey, kristalleşerek kayalara dönüşür. Oluşmasında ayrıca kalsiyum karbonat dışında sülfat, sodyum, demir, potasyum, magnezyum, serbest karbondioksit bulunur. Pamukkale travertenleri nasıl oluşmuştur 10 sınıf? Travertenler, kalsiyum karbonat CaCO3 bileşimindeki kimyasal tortul kayaçlardır. Yer altı sularının içlerindeki kalsiyum karbonatın belirli koşullar altında çökmesi sonucu meydana gelirler. Bu çökelme zamanla yumuşak hatları olan travertenleri oluşturur. Gnays hangi tür kayaçtır? Gnays granit magmatik veya tortul kayaçlardır. bu granitin başkalaşması sonucunda gnays meydana gelir ve metamorfik kayaçtır. Granitten ne yapılır? Birçok insan graniti tanır çünkü dünya yüzeyinde bulunan en yaygın magmatik kayadır ve granit günlük hayatta karşılaştığımız birçok nesnenin yapımında kullanılmaktadır. Bunlar arasında tezgahlar, yer döşemeleri, parke taşı, bordür, merdiven basamakları, bina kaplamaları ve mezarlık anıtları yer almaktadır. Granit nedir nasıl oluşur? Granit kristal yapılı minerallerden oluşmuş, magmatik bir kaya türüdür. Erimiş kayaçların soğuması sırasında oluşmuştur. Günümüzde kullanılan granitler genel olarak yüzeyin altında bulunmaktadır. Dünya üzerinde en yaygın yapı malzemesi olarak kullanılan bir kayadır. Kayaçlar hangi nedenlerle parçalanır? Her kayacın farklı parlaklığı, rengi ve sertliğinin olmasının nedeni, yapısında var olan minerallerdir. Rüzgar kayaçların yüzeyini aşındırırken, gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkı parçalanmasına neden olmaktadır. Yer kabuğunun üst katmanını oluşturan her türlü toprak, taş ve kaya parçasına, kayaç denilmektedir. Kayaçlar günlük hayatta nerelerde kullanılır? Kayaçlar çözünebilir bir yapıya sahiptir ve aynı zamanda aşınmaya karşı güçlü bir direnç oluşturur. Özellikle göl ve akarsular gibi farklı kaynakları inceleyebilmek adına kayaçlar kullanılır. Sarkıt ve dikitler hangi kayaç grubuna girer? Sarkıt ve dikitler bu kayaçların oluşturduğu jeolojik yapılara örneklerdir. Tortul kayaçların büyük bir kısmı dış etmenler tarafından yeryüzünün aşındırılmasıyla meydana gelen çeşitli büyüklükteki unsurların sediman taşınarak çukur sahalara göl, deniz ve okyanus tabanları gibi biriktirilmesi sonucu oluşmuşlardır. Kimyasal tortul kayaçların hangi yer şekilleri? Kimyasal tortul kayaçlar, suda kolay çözünmektedir. Bu tür kayaçların çözünmesiyle oluşan şekillere karstik şekiller denir. Lapya dolin, uvala, polye, obruk ve yer altı mağarası çözünmeyle oluşan şekillerin başlıcalarıdır. Şist hangi kayaç türüdür? Konglomera Güllü Mermer İrili ufaklı yuvarlak çakıllardan oluşan sedimenter kayaç olup, ince taneli çimento ile bağlanmıştır. Diğer bir deyişle; yuvarlanmış, köşeli yüzeyler göstermeyen çakıl veya kaya bloklarının doğal bir madde ile çimentolanmasından oluşurlar. Tortul kayaçlar kaça ayrılır örnek? Bunlar kumtaşı, kireçtaşı, kiltaşı ve şeyl’lerdir. Tortul kayaçlar kökenlerine ve oluşum ortamlarına göre 3’e ayrılırlar. Çeşitli büyüklüklerde taş ve mineral parçalarının çökelme ortamlarında birikmesiyle meydana gelen taneli parçacıklı kayaçlara klastik kırıntılı sedimanter kayaçlar’ denir. Eğitim Öğretim İle İlgili Yazılar, Araştırmalar, Belgeler > Konu Anlatımlı Dersler > Coğrafya Dersi İle İlgili Konu Anlatımlar KARSTİK ŞEKİLLER, TRAVERTEN, SARKIT, DİKİT COĞRAFYA KONU ANLATIMI KARSTİK SULAR, AŞINDIRMA VE BİRİKTİRME ŞEKİLLERİ Kayatuzu, jips alçıtaşı, kalker kireçtaşı gibi suda kolay eriyebilen kayaçların bulunduğu arazilere karstik araziler adı verilir. Bu arazilerde suların etkisiyle birtakım şekiller oluşur. Bu şekillere karstik şekiller denir. 1. AŞINDIRMA ÇÖZÜNME ŞEKİLLERİ Lapyalar Karstik arazilerde, yağışlar sonucunda yeryüzüne düşen sular, kireçtaşlarını aşındırarak oyuklar ve yarıklar oluşturur. Bunlara lapya denir. Lapyalar en küçük karstik çözünme şekilleridir. Toroslar’da, Bolkar Dağları ile Aladağlar’ın yamaçlarında bu tür şekiller yaygın olarak görülür. Dolinler Lapyalar zamanla genişleyip birleşerek dolinleri oluştururlar. Derinlikleri birkaç metredir. Çapları ise birkaç yüz metreyi bulabilir. Göller Yöresi’nde, Geyik ve Bolkar Dağları ile Aladağlar üzerinde, İç Anadolu’nun güneyindeki Obruk Platosu’nda sayısız örnekleri vardır. Uvala ve Polyeler Karstik sahalarda dolinler zamanla genişleyerek uvala denilen şekilleri oluştururlar. Uvalalar da genişleyip birleşirlerse polye adı verilen şekilleri meydana getirirler. Ülkemizdeki bazı ovalar polye ovası özelliğindedir. Bunların en önemlileri Muğla, Elmalı, Kestel, Çeltikçi, Suğla, Bozova, Kızılova, Bademağacı, Kızılkaya, Seki ve Gembos polyeleridir. Obruklar yer altındaki mağara ve galeri tavanlarının çökmesiyle oluşmuş derin karst kuyularıdır. Obrukların bazılarının tabanlarında sular birikmiştir ve obruk gölleri meydana gelmiştir. Ülkemizin özellikle Konya Bölümü’nde obruklar yaygın olarak görülür. Bu bölümde Kızılören, Timraş, Kuruobruk ve Çalıdeniz obrukları en çok bilinenlerdir. Ayrıca Akdeniz Bölgesi’nde Akseki’nin doğusunda çok derin obruklar bulunur. Silifke’nin doğusundaki Cennet – Cehennem obrukları turistik açıdan önemlidir. Mağaralar Karstik alanlarda yer altı sularının eritmesi sonucu oluşan doğal yer altı boşluklarına mağara denir. Bu mağaralar birer turizm alanıdırlar. En tanınmış olanları Damlataş Alanya, Karain Antalya, İnsuyu Burdur, Dim Alanya, Zindan Isparta, Dilek kuyu Mersin ve Narlı kuyu Mersin mağaralarıdır. Tüneller ve Doğal Köprüler Karstik alanlarda yeryüzündeki sular yer altına sızarlar ve tabakaların bu sularla çözünmesi sonucu tüneller oluşur. Özellikle, Akdeniz Bölgesi’nde bu tüneller sıkça görülür. Buralardaki bazı akarsular, akışlarının bir kısmını yer altındaki bu tünellerle gerçekleştirirler. Yer altında oluşan bu tüneller yer yer çökerek doğal köprüler oluştururlar. Örneğin, Silifke’nin kuzeydoğusunda Göksu nehri üzerindeki Yerköprü bu şekilde oluşmuştur. Uzunluğu 500 m kadardır. 2. BİRİKTİRME ŞEKİLLERİ Travertenler Karstik alanlardan kaynaklanan suların içerisinde eriyik halde bulunan kireç, buharlaşma ve sudaki karbondioksitin ayrışması sonucu çökelir ve travertenler meydana gelir. Ülkemizde traverten oluşumu en yaygın olarak, Antalya Ovası’ndadır. Bursa’da, Denizli civarında, Pamukkale’de ve Silifke’de de travertenler oluşmuştur. Sarkıt, Dikit ve Sütunlar Mağara tavanından sarkan kalsiyum karbonat çökelti taşlarına sarkıt, mağara tabanından yükselen kalsiyum karbonat çökelti taşlarına ise dikit adı verilir. Sarkıt ve dikitler birleşirse sütun adı verilen şekiller oluşur. Akdeniz Bölgesi’ndeki karstik mağaralarda sarkıt, dikit ve sütunlar fazlaca oluşmuşlardır. DIŞ KUVVETLER A. KAYALARIN ÇÖZÜLMESİ, TOPRAK OLUŞUMU VE TOPRAK ÇEŞİTLERİ 1. KAYALARIN ÇÖZÜLMESİ Kayalar ve taşlar, dış olayların etkisi altında zamanla değişikliğe uğrayarak paslanmış, çürümüş gibi bir görünüm alır. Zamanla taşı oluşturan mineraller arasındaki bağ gevşer ve taş parçalara ayrılır, ufalanır. İşte, kayaların ve taşların uğradıkları bu değişikliklere çözülme denir. Kayaların yapısal değişikliğe uğraması iki şekilde gerçekleşir. -> Fiziksel Mekanik Çözülme Kayaların, kimyasal yapıları değişmeden, yalnızca fiziki yapılarında görülen parçalanma, ufalanma ve ayrışma olayıdır. Fiziksel çözülme, daha çok aşırı sıcaklık farkı görülen yerlerde, kayaların gündüzleri aşırı sıcaktan genişlemesi, geceleri de aşırı soğuktan dolayı büzülmesi sonucu gerçekleşir. Fiziksel çözülme, çöl, karasal, step, tundra gibi, aşırı sıcaklık farkı görülen iklimlerin etkili olduğu yerlerde daha kolay meydana gelir. -> Kimyasal çözülme Kayaları oluşturan unsurların eriyerek, kimyasal bileşimlerinin değişmesi sonucundaki parçalanma, ufalanma ve ayrışma olayıdır. Kimyasal çözülme, daha çok, sıcaklık farkının az olduğu sıcak ve nemli iklim bölgelerinde görülür. Ekvatoral, Muson, Okyanus ve Akdeniz iklimlerinin etkili olduğu yerlerde daha kolay meydana gelir. 2. TOPRAK OLUŞUMU Çözülmeye uğrayan kayaların yüzeyi zamanla, ayrışmış mineraller, organik maddeler ve mikroorganizmalardan oluşan bir örtüyle kaplanır. Bu örtüye toprak denir. Toprak tabakası, yerkabuğu üzerinde bulunur. Kalınlığı birkaç cm den, 2 – 3 m ye kadar olabilir. Oluşumunu tamamlayan bir toprak kesitinde; ana kaya, ayrışmış kaya, ham toprak, olgun toprak katları bulunmaktadır. Not Bitki artıklarının toprakta birikmesiyle oluşan, koyu renkli organik maddeye humus denir. Humus, kayaların ufalanması veya ayrışmasında etkili değildir. Toprağa verimlilik kazandıran bir maddedir. 3. TOPRAK ÇEŞİTLERİ Taşınmış Topraklar Azonal Topraklar Akarsular, rüzgarlar ve buzullar gibi dış kuvvetlerin, çeşitli sahalardan aşındırarak taşıdıkları materyalleri biriktirmeleriyle oluşan topraklardır. Bunlardan Akarsu biriktirmesiyle oluşanlara alüvyal topraklar, Buzul biriktirmesiyle oluşan topraklara moren topraklar, Rüzgar biriktirmesiyle oluşan topraklara da lös topraklar denilmektedir. Yerli Topraklar Zonal Topraklar Kayaların, bulundukları yerlerde çözülmeleriyle oluşan topraklardır. a. Nemli Bölge Toprakları -> Tundra Toprakları Kutuplara yakın, soğuk tundra bölgelerinin topraklarıdır. Toprak genelde ya donmuş haldedir ya da bataklık halinde bulunur. Bu nedenle tarım yapmaya elverişli değildir. Türkiye’de bu tür topraklar görülmez. -> Podzol Topraklar İğne yapraklı ormanlarla kaplı, soğuk ve nemli iklim bölgelerinin topraklarıdır. Çok yıkanmış olduklarından üst kısımlarının rengi soluklaşmıştır. Yine aynı sebepten dolayı, topraktaki besin maddeleri de azdır. Bunun sonucunda verimsizleşmiştir. Türkiye’de, Batı Karadeniz Bölümü’nde kahverengi ve kırmızımsı sarı podzolik topraklar yaygındır. -> Kahverengi Orman Toprakları Nemli orta kuşağın, geniş yayvan yapraklı ormanlarla kaplı bölgelerinde görülür. Humus bakımından zengin oldukları için verimlidirler. Türkiye’de, bu tür topraklar, Karadeniz Bölgesi’nde yaygın olmakla birlikte, İç Anadolu’nun 1000 – 1200 m’den yüksek alanlarında da yer yer görülür. İç Anadolu’da, daha çok Kuzey Anadolu Dağları’nın güneye bakan yamaçlarında yaygındır. Yine, Trakya’nın kuzeyinde Yıldız Dağları’nda, İçbatı Anadolu’da, Güneydoğu Toroslar üzerinde de kahverengi orman topraklarına rastlanır. -> Kırmızı Topraklar Terra – rossa Nemli subtropikal iklim bölgesi ile Akdeniz iklim bölgelerinde, genellikle kalkerler üzerinde görülen topraklardır. Toprağa kırmızı rengini veren bileşimindeki demiroksittir. Türkiye’de, Akdeniz Bölgesi ile Kıyı Ege ve Güney Marmara’da yaygın olarak görülür. -> Laterit Topraklar Dönenceler arasında yer alan, sıcak ve nemli iklim bölgelerinin karakteristik toprak tipidir. Şiddetli bir kimyasal çözülme sonucu oluşur. Rengi kiremit kırmızısıdır. Humus oranı azdır. Buna bağlı olarak verimli değildir. Türkiye’de tam olarak laterit özelliği taşıyan toprak görülmez. Ancak, Doğu Karadeniz Bölümü’nde, laterit türü lateritleşmiş topraklara rastlanabilmektedir. b. Kurak Bölge Toprakları -> Çernezyomlar Çernezyomlar, Orta Kuşağın yarı nemli step bölgelerinde görülür. Kara topraklar adı da verilir. Fazla yıkanmadıkları için mineral ve kireç bakımından zengindir. Toprağın üst kısmında, steplerden bilgi yelpazesi. com oluşan bitki artıklarının oluşturduğu, kalın bir humus tabakası vardır. Bu nedenle Dünya’nın en verimli toprakları arasındadır. Çernezyomlar, ülkemizde en yaygın olarak, Erzurum – Kars Platosu’nda oluşmuştur. Ayrıca, İç Anadolu Bölgesi’nin kuzey kesiminde de yer yer bu tür topraklar görülmektedir. -> Kestane veya Kahve Renkli Step Toprakları Az yağış alan step iklimlerinde görülen topraklardır. Üzerindeki bitki örtüsü seyrek olduğu için, humus oranı azdır. Bu yüzden verimleri düşüktür. Türkiye’de, Doğu Anadolu, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu platoları ile İçbatı Anadolu’da yaygındır. -> Çöl Toprakları Çöl iklim bölgelerinde görülür. Çok az yağış alıp, fazla yıkanmadıkları için, kireç ve tuz oranı oldukça fazladır. Humus, hemen hemen hiç yoktur. Bu topraklarda tarım yapılamaz. Türkiye’de, bu tür topraklar görülmemekle birlikte, Tuz Gölü çevresinde çölleşmiş topraklara rastlanır. B. YER GÖÇMELERİ VE KAYMALAR Herhangi bir yamacın, bir kısmının kayarak aşağıya doğru yer değiştirmesine yer göçmesi ya da heyelan denir. Eğer, ana kaya üzerinden yalnızca toprak örtüsü kayıyorsa, buna da yer kayması adı verilir. Yer Göçmeleri ve Yer kaymalarını oluşturan etkenler a. Fazla eğim Yer göçmeleri ve kaymalarına etki eden en önemli faktör eğimdir. Düz bir arazide diğer şartlar olsa bile heyelan olayı gerçekleşmez. Vadilerle çok yarılmış dik yamaçlı yerlerde, göçmeler daha çok ve daha sık görülür. b. Şiddetli yağış Yağışlarla yeryüzüne düşen sular, toprak arasına sızar. Bu durum sürtünmeyi azaltır. Bünyesine su alan topraklar kayganlaşır. Göçmelerin ve kaymaların, çoğunlukla sürekli bol yağışların düştüğü ve karların eridiği dönemlerde meydana gelmesinin sebebi budur. c. Yerçekimi Yer kaymaları ve göçmelerini harekete geçiren kuvvet yerçekimidir. Kuvvetli yerçekimi, toprak tabakalarının aşağılara doğru kaymasında etkilidir. d. Tabakaların durumu Tabakaların eğiminin yamaç eğimine paralel olduğu yerlerde heyelan daha kolay olur. Tabakalar eğime dik ise, bu durumda heyelan olma ihtimali azalır. Daha çok toprak kayması görülür. e. Kayanın ve toprağın cinsi Kayalar ve topraklar farklı dirençtedir. Bazıları kolay, bazıları da zor aşınıp koparlar. Bazıları ise, bünyesine suyun hepsini alarak kayma için elverişli bir ortam hazırlar. Türkiye’de yer göçmeleri ve kaymalar Türkiye’de yer göçmeleri ve kaymalar en çok Karadeniz Bölgesi’nde özellikle Doğu Karadeniz Bölümü’nde görülür. Sürmene, Of, Geyve, Sera, Çatak ve Senirkent heyelanları ülkemizde son elli yılda meydana gelen birçok yer göçmesinin başlıcalarıdır. İklim olaylarına bağlı olarak, kar erimeleri ve yağmur şeklindeki yağışlardan dolayı, en fazla heyelan ilkbaharda, en az heyelan yaz ve sonbahar mevsimlerinde görülmektedir. C. TOPRAK EROZYONU Toprak tabakasının üst kısmının, akarsular, sel suları ve rüzgarlar gibi dış kuvvetlerin etkisiyle taşınıp sürüklenmesi olayına erozyon denir. Kurak bölgelerde ve bitki örtüsünden yoksun arazilerde hem rüzgar, hem de akarsu erozyonu çok fazla görülür. Erozyonu artıran faktörler -Bitki örtüsünden yoksunluk -Toprağın aşırı işlenmesi -Meraların aşırı otlatılması -Toprağın eğime paralel sürülmesi -Yangınlar -Ani su taşkınları -Yağışların düzensiz olması Erozyon derecesi hafif aşınım, orta aşınım, şiddetli aşınım ve çok şiddetli aşınım olmak üzere dört kategoriye ayrılmıştır. Türkiye yüzölçümünün yaklaşık % 36 sı şiddetli aşınıma uğrarken, % 22 si de çok şiddetli aşınıma uğramaktadır. O halde topraklarımızın önemli bir kısmı şiddetli ve çok şiddetli erozyon etkisindedir. Erozyonu önlemek ve Erozyonun zararlarından korunmak için -Ağaçlandırma çalışmaları yapmak, -Eğimli arazilere sekiler taraçalar yapmak, -Mevcut bitki örtüsünü korumak, -Tarlaları eğim doğrultusunda sürmemek, -Anız örtüsünü yakmamak, -Ürünleri nöbetleşe ekmek, -Meraları korumak ve iyileştirmek, -Baraj gölü yamaçlarını ağaçlandırmak, -Usulsüz tarla açmanın önüne geçmek, -Erozyonun zararları hususunda halkı bilinçlendirmek, gereklidir. D. AKARSULAR Akarsularla İlgili Terimler Akarsu kaynağı Akarsuyun doğduğu yerdir. Akarsu ağzı Akarsuyun herhangi bir denize veya göle döküldüğü yerdir. Akarsu yatağı Kaynakla ağız arasında uzanan, akarsuyun içinden aktığı çukurluktur. Akarsu vadisi Akarsuların, içinde aktıkları yatağı aşındırmalarıyla ortaya çıkan çukurluktur. Akarsu havzası Bir akarsuyun bütün kollarıyla birlikte sularını topladığı ve faaliyet gösterdiği akarsular, topladıkları suyu denize ulaştırabiliyorsa, böyle akarsuların havzası açık havzadır. Ancak, akarsular topladıkları suyu denize ulaştıramıyorsa, kara içinde bir göle dökülüyorsa veya yer altına sızıyorsa, bu tür akarsuların havzası kapalı havzadır. Su bölümü çizgisi İki akarsu havzasını birbirinden ayıran sınırdır. Genellikle dağların doruk noktalarından geçerler. Akarsu ağı Akarsu drenajı Akarsu havzası, içindeki kollarıyla birlikte bir ağ oluşturur. Buna akarsu ağı drenajı denir. Havzanın eğimi, yapıyı oluşturan taşların cinsi ve tabakaların özelliklerine göre, değişik tipte akarsu drenajları oluşur. Akarsu debisi akımı Akarsu yatağının, herhangi bir kesitinden geçen su miktarının m3/sn cinsinden değeridir. Akarsu rejimi Akarsuyun yıl içerisindeki debi değişiklikleridir. Akım düzeni olarak da adlandırılır. Su seviyesinde fazla değişiklik olmayan akarsuların rejimleri düzenlidir. Aylara ve mevsimlere göre, seviye değişikliği fazla olan akarsuların rejimleri düzensizdir. Akarsu hızı Akarsuyun birim zamanda aldığı yoldur m/sn. Akarsu hızı muline denilen bir araçla ölçülür. Hız çizgisi Akarsu hızının en fazla olduğu noktaları birleştiren çizgidir. Sürekli akarsu Yatağında her zaman su bulunduran akarsudur. Geçici akarsu Yatağında her zaman su bulundurmayan, bazen kuruyan akarsudur. Taban seviyesi Akarsular aşındırmalarını derine, yana ve geriye doğru yaparlar. Hiçbir akarsu yatağını deniz seviyesinin daha altına kadar ışındıramaz. Bu seviyeye taban seviyesi denir. Yamaç gerilemesi Özellikle nemli iklim bölgelerinde yamaçlar hem alttan, hem de sel sularıyla üstten aşınırlar. Bunun sonucunda yamaç gerilemesi olayı meydana gelir ve yamaç profili oluşur. AKARSULARDA AŞINDIRMA 1. Kimyasal aşındırma Sıcaklığın yüksek olduğu zamanlarda veya sürekli sıcak bölgelerde, akarsuların geçtikleri yeri eritmesiyle yaptığı aşındırmadır. 2. Fiziksel Mekanik aşındırma Akarsular, eğime bağlı olarak kazandıkları güçle, yatağındaki kayaları parçalayarak aşındırır. Akarsular genelde fiziksel yolla aşındırma yaparlar. Akarsuların fiziksel aşındırması üç şekilde olur. a. Derine aşındırma Akarsuların yatağını düşey doğrultuda ışındırarak, deniz seviyesine indirmeye çalışmasıdır. b. Yana aşındırma Akarsuların içlerindeki materyallerle birlikte, eğimin azaldığı yerde salınımlar yaparak, yanlara çarpması sonucu meydana gelen aşındırmadır. c. Geriye aşındırma Akarsularda su miktarı en çok ağız kısmında olur. Çünkü, bu kısımda akarsu bütün kollarından aldığı suyu taşır. Bu kesimdeki su fazlalığı nedeniyle, akarsular yataklarını, denize döküldükleri yerden başlayarak geriye doğru aşındırmaya başlarlar. Böylece aşınan nokta, kaynağa doğru kayar ve zamanla akarsu üzerindeki şelaleler ortadan kalkar. Buna geriye doğru aşındırma denir. Akarsular vadilerini kazıp derinleştirdikçe, yataklarının eğimi gittikçe azalır. Bu yüzden zamanla akış yavaşlar, aşındırma eski hızını kaybeder ve en sonunda hemen hemen sona erer. Akarsu yatağında artık, başlangıçtaki pürüzler, şelaleler ortadan kaldırılmış olur. Bu duruma erişen bir akarsuyun, ağzından kaynağına doğru uzanan profili iç bükey bir eğri halindedir. Buna denge profili denir. AKARSU AŞINIM ŞEKİLLERİ 1. Vadiler a. Boğaz Vadi Yarma Vadi Yüksek dağ sıralarını enine yarıp geçen akarsular bu tür vadiler oluştururlar. Vadilerin yamaçları oldukça diktir ve vadi dardır. Türkiye’de, Kızılırmak, Yeşilırmak, Fırat, Sakarya, Seyhan ve Göksu nehirleri ile Zap suyu böyle vadilerden akarlar. b. Kanyon Vadi Yamaçlardaki farklı aşınma sonucu, basamaklı bir biçimde oluşan vadi tipidir. Yamaçlar oldukça dik ve derindir. Genellikle kolay aşınabilen kalın kalker tabakaları içerisinde oluşurlar. Kanyon vadiler, Türkiye’de pek yaygın değildir. Akdeniz Bölgesi’ndeki Göksu vadisinde kanyonlar görülür. c. Çentik Kertik Vadi Akarsu yatağında aşındırma derine doğru sürüyorsa “V” şekilli vadiler oluşur. Bu tür vadilere çentik vadi adı verilir. Çentik vadiler ülkemizde en yaygın olan vadi tipleridir. Dağlık alanlarda bu tür vadilere sıkça rastlanır. d. Yatık yamaçlı vadi Farklı aşınma sonucunda farklı yükseklikteki yamaçlara sahip olan vadi tipidir. Akarsu yatağının eğiminin azaldığı yerlerde görülür. e. Tabanlı vadi Akarsu aşındırmasının ileri safhalarında oluşan vadi şeklidir. Vadi tabanı ova özelliği kazanır. Vadi yamaçları iyice yatıklaşır ve belirginliğini kaybeder. Türkiye’de özellikle Batı Anadolu’da bu tür vadiler yaygındır. 2. Menderesler Akarsular, eğimlerinin azaldığı yerlerde kıvrılarak akarlar. Hem aşındırma, hem de biriktirme sonucunda, bu kıvrımlar daha da genişleyerek menderesleri oluştururlar. Not Menderesler aşınım şekilleri olmakla birlikte, oluşumunda akarsu biriktirmesi de etkili olmuştur. Mendereslerde yana aşındırma fazla olduğu için sık sık yatak değiştirirler. Ülkemizde, ovaların bilgi yelpazesi. com tabanlarında ve olgun vadilerdeki akarsular menderesler çizerek akarlar. 3. Kırgıbayır Badlands Şiddetli yağmurların oluşturduğu selinti suları, bitki örtüsünün bulunmadığı ve kolay aşınabilen arazileri aşındırır. Bunun sonucunda, arazi yüzeyi girintili çıkıntılı bir görüntü alır. Bu tür arazilere kırgıbayır adı verilir. Kırgıbayır, özellikle sağanak yağışların görüldüğü, yarıkurak bölgelerde daha sık meydana gelir. Türkiye’de, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaygındır. 4. Çağlayan ve Çavlanlar Şelaleler Akarsu yataklarında, bazen bazı tabakalar aşınmaya karşı farklı direnç gösterirler. Bunun sonucunda da basamaklar oluşur. İşte, akarsuların bu basamaklardan akan kısımlarına çağlayan adı verilmektedir. Eğer basamaklar yüksekçe ve düşen su miktarı fazla ise, böyle kısımlar da çavlan veya şelale olarak isimlendirilir. Ülkemizdeki en tanınmışları, Manavgat Çağlayanı ile Düden, Muradiye ve Gürlevik şelaleleridir. Not Çağlayan ve çavlanlarda suların yüksekten düştüğü kısım aşınırsa, derin oyuklar oluşur. Bu oyuklara dev kazanı adı verilir. 5. Peribacaları Volkanik arazilerde, selinti sularının, aşınmaya karşı farklı dirençteki tabakaları aşındırması sonucunda oluşan şekillerdir. Türkiye’de Nevşehir, Ürgüp, Göreme, Avanos çevresinde yaygındır. 6. Peneplen Yontukdüz Akarsuların ve akarsularla birlikte diğer dış kuvvetlerin, yeryüzünü aşındırması sonucunda deniz seviyesinde hafif dalgalı düzlükler oluşur. Bunlara peneplen yontukdüz adı verilir. AKARSULARDA BİRİKTİRME Akarsuların biriktirme yapabilmesi için; – Eğimin azalması – Suyun azalması, – Akarsu hızının azalması, – Akarsu yükünün artması, gereklidir. Bu faktörler bir arada olunca, akarsuyun gücü azalır ve biriktirme başlar. AKARSU BİRİKİM ŞEKİLLERİ 1. Birikinti Konileri Ve Yelpazeleri Dağ yamaçlarından düzlüğe inen akarsular, taşıdıkları materyalleri eğimin azaldığı yerlerde yarım koni şeklinde biriktirirler. Bunlara birikinti konisi denir. Akarsuların taşıdıkları maddeler ince ise, geniş bir alana yelpaze gibi yayılırlar. Bunlara da birikinti yelpazesi denir. Ülkemizde dağ eteklerinde, bu tip şekillere sıkça rastlanır. 2. Dağ Eteği Ovaları Dağ eteğinde, eğimin azaldığı yerlerde meydana gelen birikinti konileri ve yelpazelerinin zamanla yanlara doğru büyüyerek birleşmeleri sonucu oluşan ovalardır. Bursa ovası, Uludağ’ın eteğinde oluşmuş bir dağ eteği ovasıdır. 3. Dağ İçi Ovaları Dağ içlerinde, eğimin azaldığı yerlerde, akarsuyun taşıdığı malzemeleri biriktirmesi sonucu oluşan düzlüklerdir. Engebeli ülkelerde daha fazla oluşur. Malatya, Muş, Elazığ ovaları bu şekilde oluşmuşlardır. 4. Taban Seviyesi Ovaları Akarsuların denize yaklaştıkları yerlerde taşıma gücü azdır. Böyle yerlerde akarsular, taşıdıkları malzemeleri biriktirirler ve ova yüzeyini alüvyal dolgu alanı haline getirirler. Böyle oluşan düzlüklere taban seviyesi ovası veya alüvyal taşkın ovası denir. 5. Delta Ovaları Akarsuların taşıdıkları malzemeleri, deniz içerisinde biriktirmesi sonucu, üçgene benzeyen düzlükler meydana gelir. Bunlara delta ovası adı verilir. Türkiye’de birçok delta ovası vardır. Başlıcaları Çukurova, Bafra ve Çarşamba ovalarıdır. 6. Taraçalar Sekiler Alüvyal tabanlı vadi üzerindeki akarsuların, yeniden canlanarak, yatağını kazması sonucunda oluşan yüksekte kalmış eski vadi tabanlarıdır. Türkiye’de, çeşitli zamanlarda epirojenik hareketler görüldüğü için, vadiler boyunca taraçalar görülür. Not Taraçalar birikim şekilleri olmakla birlikte, oluşumunda akarsu aşındırması da etkili olmuştur. 7. Kum Adacıkları Akarsu eğiminin azaldığı ve yatağın genişlediği yerlerde, taşınan alüvyonlar ve kumlar küçük adacıklar şeklinde biriktirilir. Bunlara kum adacıkları denir. E. YERALTI SULARI VE KAYNAKLAR Yağışlarla yeryüzüne düşen suların bir kısmı yüzeyden akarken, bir kısmı da yer altına sızarak orada akış oluştururlar. Bunlara yer altı suyu, yer altı sularının kendiliğinden yeryüzüne çıktığı yerlere de kaynak adı verilir. 1. YERALTI SULARI Türkiye, yer altı suları bakımından oldukça zengin sayılır. Jeolojik yapı ve yerşekilleri yer altı sularının özelliklerini belirler. Kumlu ve çakıllı yapılarda bol miktarda yer altı suyu bulunur. Ülkemizde, özellikle kıyı bölgelerimizdeki ovalar ve deltalar, oldukça zengin yer altı suyuna sahiptir. Ayrıca, karstik alanlarımızda da yer altı suyu oldukça fazladır. 2. KAYNAKLAR Artezyen Kaynaklar Özellikle kıvrımlı yapılarda iki geçirimsiz tabaka arasında bulunan geçirimli tabakalarda basınçlı yer altı suları birikir. Bu suların bulunduğu alanlar sondajla açılırsa, bu sular basınçlı bir şekilde fışkırır. Böyle kaynaklara artezyen kaynak adı verilir. Karstik Kaynaklar Kireçtaşlarının çatlaklarından sızan suların, yer altı mecralarında toplanması ve bunların vadi tabanı ile yamaçlarında bol debili akması sonucunda oluşurlar. Karstik kaynaklar, kalkerli arazide oluştuğu için, suları bol miktarda kireç içerir. Ülkemizde başta Akdeniz Bölgesi olmak üzere karstik arazilerin bulunduğu alanlarda bol su çıkaran karstik kaynaklar bulunur. Fay kaynakları Fay hatlarındaki çatlaklardan yeryüzüne çıkan sıcak suların oluşturduğu kaynaklardır. Ülkemizde fay kaynakları en çok, Ege Bölgesi ve Güney Marmara Bölümü’ndeki grabenler boyunca görülür. Ayrıca Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde de bu tür kaynaklar oluşmuştur. Yamaç kaynakları Dağ ve vadi yamaçlarında, geçirimsiz bir tabakanın yüzeyi kestiği yerlerde oluşurlar. Termal Kaynaklar ve Kaplıcalar Yerin derinliklerine sızan sular, yerin iç ısısının etkisiyle ısınarak yeryüzüne çıkarlar. Bu şekilde oluşan sıcak su kaynaklarına termal kaynak ve kaplıca adı verilir. Eğer bu kaynakların suyu çok sıcak ise ve basınçlı olarak yeryüzüne çıkıyorlarsa, bunlara gayzer, suları az sıcak ise, bunlara da ılıca denir. Sıcak su kaynakları aynı zamanda bileşimlerinde çözünmüş halde kimyasal madde bulundururlar. İçlerinde mineral bulunan bu sular maden suyu olarak adlandırılmıştır. F. KARSTİK SULAR, AŞINDIRMA VE BİRİKTİRME ŞEKİLLERİ Kayatuzu, jips alçıtaşı, kalker kireçtaşı gibi suda kolay eriyebilen kayaçların bulunduğu arazilere karstik araziler adı verilir. Bu arazilerde suların etkisiyle birtakım şekiller oluşur. Bu şekillere karstik şekiller denir. 1. AŞINDIRMA ÇÖZÜNME ŞEKİLLERİ Lapyalar Karstik arazilerde, yağışlar sonucunda yeryüzüne düşen sular, kireçtaşlarını aşındırarak oyuklar ve yarıklar oluşturur. Bunlara lapya denir. Lapyalar en küçük karstik çözünme şekilleridir. Toroslar’da, Bolkar Dağları ile Aladağlar’ın yamaçlarında bu tür şekiller yaygın olarak görülür. Dolinler Lapyalar zamanla genişleyip birleşerek dolinleri oluştururlar. Derinlikleri birkaç metredir. Çapları ise birkaç yüz metreyi bulabilir. Göller Yöresi’nde, Geyik ve Bolkar Dağları ile Aladağlar üzerinde, İç Anadolu’nun güneyindeki Obruk Platosu’nda sayısız örnekleri vardır. Uvala ve Polyeler Karstik sahalarda dolinler zamanla genişleyerek uvala denilen şekilleri oluştururlar. Uvalalar da genişleyip birleşirlerse polye adı verilen şekilleri meydana getirirler. Ülkemizdeki bazı ovalar polye ovası özelliğindedir. Bunların en önemlileri Muğla, Elmalı, Kestel, Çeltikçi, Suğla, Bozova, Kızılova, Bademağacı, Kızılkaya, Seki ve Gembos polyeleridir. Obruklar yer altındaki mağara ve galeri tavanlarının çökmesiyle oluşmuş derin karst kuyularıdır. Obrukların bazılarının tabanlarında sular birikmiştir ve obruk gölleri meydana gelmiştir. Ülkemizin özellikle Konya Bölümü’nde obruklar yaygın olarak görülür. Bu bölümde Kızılören, Timraş, Kuruobruk ve Çalıdeniz obrukları en çok bilinenlerdir. Ayrıca Akdeniz Bölgesi’nde Akseki’nin doğusunda çok derin obruklar bulunur. Silifke’nin doğusundaki Cennet – Cehennem obrukları turistik açıdan önemlidir. Mağaralar Karstik alanlarda yer altı sularının eritmesi sonucu oluşan doğal yer altı boşluklarına mağara denir. Bu mağaralar birer turizm alanıdırlar. En tanınmış olanları Damlataş Alanya, Karain Antalya, İnsuyu Burdur, Dim Alanya, Zindan Isparta, Dilek kuyu Mersin ve Narlı kuyu Mersin mağaralarıdır. Tüneller ve Doğal Köprüler Karstik alanlarda yeryüzündeki sular yer altına sızarlar ve tabakaların bu sularla çözünmesi sonucu tüneller oluşur. Özellikle, Akdeniz Bölgesi’nde bu tüneller sıkça görülür. Buralardaki bazı akarsular, akışlarının bir kısmını yer altındaki bu tünellerle gerçekleştirirler. Yer altında oluşan bu tüneller yer yer çökerek doğal köprüler oluştururlar. Örneğin, Silifke’nin kuzeydoğusunda Göksu nehri üzerindeki Yerköprü bu şekilde oluşmuştur. Uzunluğu 500 m kadardır. 2. BİRİKTİRME ŞEKİLLERİ Travertenler Karstik alanlardan kaynaklanan suların içerisinde eriyik halde bulunan kireç, buharlaşma ve sudaki karbondioksitin ayrışması sonucu çökelir ve travertenler meydana gelir. Ülkemizde traverten oluşumu en yaygın olarak, Antalya Ovası’ndadır. Bursa’da, Denizli civarında, Pamukkale’de ve Silifke’de de travertenler oluşmuştur. Sarkıt, Dikit ve Sütunlar Mağara tavanından sarkan kalsiyum karbonat çökelti taşlarına sarkıt, mağara tabanından yükselen kalsiyum karbonat çökelti taşlarına ise dikit adı verilir. Sarkıt ve dikitler birleşirse sütun adı verilen şekiller oluşur. Akdeniz Bölgesi’ndeki karstik mağaralarda sarkıt, dikit ve sütunlar fazlaca oluşmuşlardır. G. BUZULLAR VE BUZULLARIN OLUŞTURDUĞU ŞEKİLLER Kutuplarda ve yüksek dağlar üzerinde yağışlar genellikle kar halinde olur. Sıcaklık çok düşük olduğu için yağan karlar erimeden üst üste birikir. Biriken bu karlara toktağan kalıcı kar denir. Yaz ve kış karla örtülü olan böyle yerlerin alt kısımlarına ise, toktağan kalıcı kar sınırı adı verilir. Türkiye’de IV. Jeolojik zamanda buzullaşmaya uğrayan sahalar Kar örtüsü başlangıçta yumuşak ve gevşektir. Ancak, daha sonra soğuğun etkisi ve yağan karların sıkıştırması ile sertleşir. Buna buzkar denir. Buzkarlar, daha sonra üstüste yağan karların basıncı ile iyice katılaşır ve buzul haline gelir. Binlerce km2 lik sahaları geniş ve kalın bir örtü gibi kaplayan buzullara örtü buzulu, dağların zirvelerinde oluşan buzullara da dağ buzulu denilmektedir. Ülkemizdeki buzullar dağ buzulu şeklinde oluşmuşlardır. BUZULLARIN AŞINDIRMA ŞEKİLLERİ Buzul Vadisi Buz örtüleri altında kalmış olan bölgelerde, buzun yatağını aşındırıp derinleştirmesi sonucunda oluşan “U” şeklindeki vadilerdir. Hörgüç kaya Anakayanın buzullar tarafından işlenmesi sonucunda oluşan kaya tepeleridir. Sirk Çanağı Buz Yalağı Dağ yamaçlarındaki bazı buzulların, bulundukları alanı aşındırmasıyla oluşan çanaklardır. Buzullar bazen eriyince bu çanaklar sularla dolarak sirk göllerini meydana getirirler. Türkiye’de, buzulların aşındırma şekilleri, en çok aşağıdaki dağlarımızda görülür Toroslar’da, Bey Dağları, Sultan Dağları, Bolkar Dağları ve Aladağlar Göller Yöresi’nde, Davras ve Dedegöl Dağları Doğu Anadolu Bölgesi’nde, Mescit, Yalnızçam, Bingöl, Buzul, Süphan, Sat ve Ağrı Dağları İç Anadolu Bölgesi’nde, Erciyes Dağı Marmara Bölgesi’nde, Uludağ Karadeniz Bölgesi’nde, Kaçkar ve Giresun Dağları BUZULLARIN BİRİKTİRME ŞEKİLLERİ Moren Buzultaş Buzulların aşındırdıkları malzemeleri biriktirmesiyle oluşurlar. Ortalama kalınlıkları 50 – 60 m kadardır. Drumlin Buzulların taşıyıp biriktirdiği materyallerin, buzulun alt kısmındaki erimeler sonucu meydana gelen dereler tarafından işlenmesiyle oluşan birikintilerdir. Sander Ovası Eriyerek çekilen buzul sularının oluşturduğu düzlüklerdir. Not Türkiye’de, buzul birikim şekillerinden sadece morenler bulunur. Ancak, bunlar da pek yaygın değildir. Çünkü, morenlerin büyük bir kısmı akarsular tarafından taşınmıştır. H. RÜZGARLARIN OLUŞTURDUĞU ŞEKİLLER Rüzgarlar, kopardıkları parçacıkları havalandırarak taşımak, bu parçacıkları çarptırarak aşındırmak ve gücü bitince de biriktirmek yoluyla yeryüzünde şekillendirme yaparlar. Rüzgarlar, en fazla kurak ve yarıkurak bölgelerde etkilidirler. Çünkü, bu bölgelerde bitki örtüsü zayıf, arazi kuru, rüzgar hızlıdır. RÜZGAR AŞINDIRMA ŞEKİLLERİ Rüzgarlar, güçleri ölçüsünde yeryüzünden kopardıkları parçacıkları veya mevcut materyalleri sürükleyerek, havalandırarak taşırlar ve önüne çıkan engellere çarptırırlar. Bunun sonucunda, kayaların yüzeyinde çizikler ve oyuklar oluşur. Aşınmaya karşı farklı dirençteki tabakalar üst üste oluşmuş ise bu oyuklar büyür ve bazı şekiller meydana gelir. Bu şekillerin en sık görülenleri şeytan masaları mantar kayalar ve şahit kayalardır. RÜZGAR BİRİKTİRME ŞEKİLLERİ Rüzgar biriktirme şekillerinden en yaygın olanları kumullardır. Kumullar, rüzgar hızının azaldığı alanlarda kum yığınları şeklinde meydana gelirler. Rüzgar yönünde uzanan kumul tepelerine boyuna kumul, rüzgara dik yönde olanlara da enine kumul denir. Hilal biçimindeki enine kumullara da barkan adı verilmektedir. Kumul alanlarına yakın yerlerde oluşan ince toz birikintilerine ise lös toprakları adı verilmektedir. I. GEL-GİT MED-CEZİR DALGALAR ve AKINTILAR 1. GEL – GİT MED – CEZİR Özellikle, Ay’ın ve Güneş’in çekim gücü tesiriyle okyanuslarda görülen alçalma – yükselme hareketleridir. Ay, Dünya’ya Güneş’ten daha yakın olduğu için, gel – git oluşumundaki etkisi daha fazladır. Ay ve Güneş aynı doğrultuda oldukları zaman çekim güçleri birbirine eklenir ve kabarma daha fazla olur. Buna Büyük Gel-Git denir Ay ve Güneş birbirlerine dik doğrultuda oldukları zamanlarda çekim güçleri birbirini zayıflatır ve kabarma daha az olur. Buna da Küçük Gel-Git denir. Suların kabarma ve çekilme düzeyleri arasındaki dikey yükselti farkına gel – git genliği denir. İç denizlerde genlik az iken 30 – 80 cm, kıyı denizlerde fazladır. 8 – 20 m Gel – git’in etkisi sonucunda; Akarsu ağızlarında delta oluşumu engellenir. Akarsu vadilerinin ağızlarının tıkanması önlenir. Kıyı kirlenmesi önlenir. Haliçler oluşur. Deniz yükseldiği zaman akarsuların ağız kısımlarına sokulur ve haliç şekli meydana gelir. Bu çeşit kıyılara estuar haliç tipi kıyılar denir. Watt kıyıları oluşur. Deniz, belli aralıklarla alçalıp yükselince kıyı çizgisi değişir. Deniz alçalınca ortaya çıkan, deniz yükselince ortadan kalkan bu kıyılara watt kıyıları denir. 2. DALGALAR Dalga, deniz yüzeyindeki salınım hareketleridir. Dalgaları oluşturan nedenler -Dünya’nın dönmesi, -Rüzgarlar, -Depremler, -Denizaltı heyelanı, -Volkanizma’dır. Deniz dibindeki depremlere ve volkanik faaliyetlere bağlı olarak oluşan dalgalara tsunami dalgaları denir. 3. AKINTILAR Deniz yüzeylerindeki suların, bulundukları yerlerden başka alanlara doğru taşınmasına akıntı denir. Akıntıların oluşmasına neden olan faktörler şunlardır A. Yoğunluk Farkı Sıcaklık farkı Yoğunluğu fazla olan soğuk sular, alttan sıcak su alanlarına doğru, yoğunluğu az olan sıcak sular, üstten soğuk su alanlarına doğru akarlar. Tuzluluk farkı Yoğun olan tuzlu sular, alttan tatlı su bölgelerine doğru, yoğunluğu az olan tatlı sular ise üstten tuzlu su bölgelerine doğru akarlar. B. Seviye Farkı Beslenme kaynakları fazla olan denizlerin seviyeleri, beslenme kaynakları az olan denizlere göre fazladır. Örneğin, İstanbul ve Çanakkale boğazındaki akıntılar gibi. C. Sürekli Rüzgarlar Okyanus ve denizlerdeki akıntıların en önemli nedeni, sürekli rüzgarlardır. Rüzgarların süresi ve şiddeti, akıntıların etkili olma süresi ve alanını etkiler. D. Gel – Git Olayı Deniz ve okyanuslardaki akıntıların oluşum sebeplerinden birisi de, gel – git olayıdır. Gel – git’in etkili olduğu kıyılarda şiddetli akıntılar, buna bağlı olarak aşınım ve birikim şekilleri oluşur. 4. TÜRKİYE’DE DALGA VE AKINTILARIN OLUŞTURDUĞU KIYI ŞEKİLLERİ Falezler Yalıyarlar Yüksek kıyılarda dalgaların etkisiyle kıyıların alt kısımları aşındırılır ve bazı oyuklar oluşur. Bu oyuklar büyüdüğü zaman tavanları çöker ve denize dik kıyılar meydana gelir. Bu dik kıyılara falez ya da yalıyar adı verilir. Ülkemizde, falezler en çok Karadeniz kıyılarında oluşmuştur. Çünkü, en dik kayılarımız Karadeniz kıyılarıdır. Hopa – Sarp kıyıları ile Cide – İnebolu kıyıları arasında ve Şile çevresinde falezli kıyıların en tipik örnekleri görülür. Akdeniz’de Teke ve Taşeli kıyılarında da falezler oluşmuştur. Kıyı Kumsalları Plajlar Dalga ve akıntıların etkileriyle kıyıdan koparılan malzemeler, bir müddet sonra bilgi yelpazesi. com sürtünme sonucu iyice ufalanır, incelir. Dalgalar bu küçülen malzemeleri alçak kıyılarda biriktirirler. Sonuçta kıyı kumsalları yani plajlar oluşmuş olur. Kıyı Okları Ve Kordonları Dalgalar ve kıyı akıntıları, taşıdıkları materyalleri özellikle koyların kenarında biriktirirler. Sonuçta kıyılarda çıkıntılar oluşur. Bunlara kıyı oku denir. Kıyı okları zamanla daha da genişler ve uzar. Bunlara da kıyı kordonu adı verilir. Kıyı okları ve kordonları, en belirgin olarak Çukurova, Göksu, Çarşamba ve Bafra deltalarında oluşmuştur. Lagünler Koyların önünde oluşan kıyı kordonları zamanla koyun önünü tamamen kapatır ve denizle olan bağlantısını keserek deniz kenarında bir göl oluşumuna sebebiyet verir. Böyle oluşan göllere lagün ya da deniz kulağı denir. Türkiye’deki bütün delta ovalarında küçük lagünler oluşmuştur. Ayrıca, Büyük ve Küçük Çekmece Gölleri ile Durusu Gölü birer lagündür. Tombololar Kıyı yakınındaki bir adanın bir kordonla kıyıya bağlanması sonucu oluşan yarım adalara tombolo denir. Türkiye’de Güney Marmara kıyılarındaki Kapıdağ Yarımadası tomboloya örnek olarak verilebilir. 5. BAŞLICA KIYI TİPLERİ a. Fiyort Kıyılar Buzul vadilerinin sular altında kalması sonucu oluşan kıyılardır. Bu kıyı tipine ait en güzel örnek, İskandinav Yarımadası’nın Atlas Okyanusu kıyılarıdır. Dünya’nın en büyük fiyordu Norveç’teki Soğne fiyordudur. b. Skyer Kıyılar Buzulların aşındırdığı tepeciklerle veya buzulların biriktirdiği moren yığınlarıyla şekillenmiş kıyılar sular altında kalınca yüzlerce adacık ortaya çıkar. Bu tür kıyılara skyer kıyılar denir. Baltık Denizi’nin kuzeydoğusunda bu tür kıyılar görülür. c. Ria tipi kıyılar Platoları yaran derin vadilerin sular altında kalmasıyla oluşan kıyılardır. Dünya’da en güzel örnekleri, Güneybatı İrlanda ve Kuzeybatı İspanya’da görülür. Ülkemizde’de Güneybatı Ege kıyıları, İstanbul ve Çanakkale boğazları ile Haliç, ria tipi kıyılara örnek olarak verilebilir. d. Liman tipi kıyılar Alçak kıyılardaki geniş vadilerin sular altında kalması ve bunların önünün kıyı setleriyle kapatılması sonucunda oluşmuştur. Dünya’daki en iyi örnekleri, Ukrayna’nın Karadeniz kıyılarında görülür. Ülkemizde de örnek olarak Büyük ve Küçük Çekmece kıyıları gösterilebilir. e. Dalmaçya tipi kıyılar Deniz sularının, kıyıya paralel uzanan dağlar arasındaki çukurluklara dolmasıyla oluşan kıyılardır. Dünya’daki en iyi örneği Adriya Denizi kıyılarında görülür. Ülkemizde de Kaş Antalya çevresinde bu tür kıyılara rastlanır. f. Haliç Estuar tipi kıyılar Gel – git olayı sonucunda akarsu ağızlarının aşındırılmasıyla oluşan ve huniye benzeyen kıyılardır. Dünya’nın en büyük halici Hamburg halicidir. g. Boyuna kıyılar Dağların denize paralel uzandığı yerlerde boyuna kıyılar görülür. Bu kıyılarda girinti ve çıkıntı son derece azdır. Karadeniz ve Akdeniz kıyıları bu tiptendir. h. Enine kıyılar Dağların denize dik uzandığı yerlerde enine kıyılar görülür. Bu kıyılarda girinti – çıkıntı son derece fazladır. Ege kıyıları bu tiptendir. İ. GÖLLER VE OLUŞUMLARI 1. YERLİ KAYA GÖLLERİ a. Tektonik Göller Yer kabuğunun çökmesi veya kırılması neticesinde meydana gelen çukurluklara suların dolmasıyla oluşurlar. Dünya’nın en derin gölü olan Baykal Gölü 1741 m, Lût Gölü, Hazar Gölü ve Çad Gölü yeryüzündeki başlıca büyük tektonik göllerdir. Ülkemizdeki başlıca tektonik göller ise şunlardır Marmara Bölgesi’nde; Sapanca, İznik, Ulubat ve Manyas gölleri, Ege Bölgesi’nde; Simav Gölü, Göller Yöresi’nde; Beyşehir, Eğirdir, Acıgöl, Burdur, Ilgın Çavuşçu, Akşehir, Eber, Suğla ve Kovada gölleri, İç Anadolu Bölgesi’nde; Tuz, Seyfe ve Tuzla gölleri, Doğu Anadolu Bölgesi’nde Hazar, Hozapin ve Van gölleri. Not Türkiye’nin en büyük tabii gölü olan Van Gölü, tektonik bir çukurluğun önünün lavlarla kesilmesi sonucu oluştuğundan volkanik set gölü olarak da bilinir. b. Karstik Göller Bu tür göller, kayatuzu, jips, kalker gibi çözünebilen tabakaların bulunduğu sahalarda meydana gelir. Bazı karstik göllerin oluşumunda tektonik olaylar da etkili olmuştur. Karstik göller, ülkemizde en fazla Toros Dağları’nın batı kesiminde bulunur. Buralarda yer alan Kızılören obruk gölü, Kestel, Avlan, Yarışlı ve Salda gölleri tipik birer karstik göldür. Bu göllerimiz sadece, kireçtaşlarının çözülmesiyle oluşan çanaklar üzerinde meydana gelmişlerdir. Bununla birlikte, bu alandaki bazı göllerimizin ise oluşumu, tektonik çanaklarda başlamış, karstik olaylarla devam etmiştir. Bu göllerimizin başlıcaları, Beyşehir, Eğirdir, Burdur, Acıgöl, Kovada ve Suğla gölleridir. c. Volkanik Göller Volkanik faaliyetler esnasında oluşan patlama çukurları içerisinde meydana gelen göllerdir. Başlıca volkanik göllerimiz, Meke Gölü, Acıgöl, Nemrut ve Gölcük gölleri ile Süphan Dağı’nın yan kraterlerinden birinde bulunan Aygır Gölü’dür. d. Buzul Sirk Gölleri Dağ doruklarında, buzulların aşındırmasıyla oluşan ve sirk adı verilen çukurluklarda meydana gelirler. Ülkemizde Sat, Ağrı, Erciyes, Kaçkar ve Bolkar dağları ile Aladağlar üzerinde yer yer bu türden göller bulunmaktadır. 2. SET GÖLLERİ a. Alüvyal Set Gölleri Alüvyonlarla akarsuyun önünün kapanması sonucu oluşur. Ülkemizde, Marmara, Çamiçi Bafa, Köyceğiz, Mogan ve Eymir Gölleri ile Uzungöl bu tür göllerdendir. b. Kıyı Set Gölleri Dalga ve akıntıların taşıdığı malzemeleri koy ve körfezlerin ağız kısmında biriktirmesiyle oluşur. Ülkemizde, Büyük ve Küçük Çekmece gölleri, Durusu Terkos gölü, Çukurova deltasındaki Akyatan gölü kıyı set gölleridir. c. Heyelan Set Gölleri Heyelan sonucu bir akarsuyun önünün kapanmasıyla oluşur. Tortum, Sera, Abant, Zinav ve Sülük gölleri ile Yedigöller bu tür göllerdendir. Not Abant Gölü’nün oluşumunda tektonik hareketler ile alüvyal birikimlerin de etkisi oluşmuştur. d. Volkanik Set Gölleri Volkanizma sonucu vadi önlerinin kapanmasıyla meydana gelir. Van, Erçek, Nazik, Çıldır, Haçlı ve Balık gölleri ülkemizdeki volkanik set gölleridir. e. Baraj Yapay Gölleri Yapay göllerimizin en büyükleri, Atatürk, Keban, Karakaya ve Hirfanlı barajlarının gerisinde kurulan göllerdir. J. KAYAÇLAR VE LEVHA HAREKETLERİ Yerkabuğunun temel malzemesi olan kayaçlar taş, kaya çeşitli minerallerin silis, feldispat, mika, demir, pirit, jips gibi bir araya gelmesiyle oluşmuş katı cisimlerdir. Kayaçlar çok eski zamanlardan beri insanlar tarafından çeşitli araç ve gereçlerin yapımında kullanılmıştır. Kayaçlar oluşum kökenlerine göre üç gruba ayrılır. PÜSKÜRÜK KAYAÇLAR Yer'in iç kısımlarında bulunan ve mağma denilen erimiş ve kızgın maddelerin taşküre litosfer içine sokularak ya da kırıklardan, volkanlardan yeryüzüne çıkarak katılaşması ile oluşurlar. Tabakalaşma özelliği görülmez. Kristalli yapıları belirgindir. Aşınmaya karşı dayanaklı olurlar. a İç Püskürük Kayaçlar Özellikle dağ oluşum hareketleri sırasında manto malzemesinin dağ kuşaklarına sokularak katılaşması ile oluşurlar. Yeryüzüne çıkmadan oluşurlar. Kristalli yapıları belirgindir. İri kristalli olurlar. Bunlara Granit, Siyenit, Diyorit ve Gabro örnektir. b Dış püskürük kayaçlar Magmanın yeryüzüne yükselmesi ve soğuyarak katılaşması ile oluşur. Yeryüzüne kadar ulaşarak yayılan mağma malzemesi bazen lav halinde bazen de kum ve daha iri parçalar halinde otur. Bir hamur içerisine serpilmiş kristal yapıdadırlar. Aşınmaya karşı iç püskürüklere göre daha az dayanıklı olur. Bunlara Andezit, Bazalt, Trakit, Tüf örnektir. TORTUL KAYAÇLAR Dış kuvvetlerle kayalar fiziksel ve kimyasal yollarla parçalanır ve ayrışırlar. Bunun sonucunda oluşan çeşitli boyuttaki malzemeler ile eriyik halde taşınan maddeler deniz ve göl çukurlukları ile akarsu yataklarında birikirler. Bu şekilde oluşan taşlardır. Tortullar oluşumlarına göre, üç gruba ayrılır. a Fiziksel Mekanik, taneli Tortullar Kayaların ayrışma veya ufalanması sonucunda oluşan kil, kum ve çakıllar akarsu, rüzgar, dalga, buzul etkisiyle taşınarak çukur yerlerde birikirler. Bazen bu malzemeler demirli, kireçli veya silisli bir çimento ile birleşerek taşlaşır. Bunlar kil taşı, kum taşı, çakıl taşı. konglomera breş gibi. b Kimyasal Tortullar Suda erimiş halde taşınan maddeler sığ su ortamlarında suların buharlaşması ile çökmeye uğrarlar. Örneğin; sularda eriyik halde bulunan bikarbonatlar suların buharlaştığı, adamlarda traverten halinde çökelirler. Sıcak iklimlerde kapalı havzalarda suların buharlaşması ile ilk önce jips ve kaya tuzu oluşur. Göl ve denizlerde ise, kireçlerin killerle birlikte çökelmesi sonucunda kireçtaşı kalker oluşur. c Organik Tortullar Sularda yaşayan bitki ve hayvanların çukur alanlarda birikmesi ile organik tortul kayalar oluşur. Özellikle sığ olan göllerde biriken bitki artıklarının üstü killi, kumlu malzemelerle kaplanır. Bunların basınç altında yavaş yavaş yanması sonucunda da kömürler oluşur. Turba, taş kömürü, linyit, antrasit, petrol, tebeşir, mercan kalkeri, organik tortullara örnektir. İçinde en çok fosil bulunan taşlar organikler aşınmaya karşı en dayanıklı olanlar iç püskürükler, en az dayanıklı olanlar da kimyasal tortullardır. METAMORFİK KAYAÇLAR Püskürük veya tortul kayaçların yüksek sıcaklık ve basınç etkisiyle değişime uğraması sonucunda oluşurlar. Bu olay tortul kayaçların özelliklerini değiştirir. Eskiden kristalli olmayan tortullar kristalli yapı kazanırlar. Başkalaşım kayaları kristalli yapıları ile püskürük kayaçlara benzer. Fakat aynı zamanda tabakalı görünüşleri ile de tortullara benzer. Kayaçların Yeryüzü Şekilleri Üzerindeki Etkileri Granit gibi iri taneli püskürük kayalar üzerinde günlük sıcaklık farklarının şiddetli olduğu yüksek dağlarda sivri ve iğne gibi uçlu tepeler oluşur. Kayaçlardaki çatlakların sıcaklığı ve derinliğine bilgi yelpazesi. com göre oluşan blokların şekil ve büyüklüğü de farklıdır. Bazen kale duvarları gibi üst üste yığılmış biçimde görünürler. Bazen de kayalar dik satanlar halini almıştır. örneğin İç Anadolu'da Sivrihisar kayalıkları bu şekildedir. Kum taşları genellikle sarp diklikler oluşturur. Bu dikliklerin üst kısımları düzleşmiştir. Killer geçirimsiz kayaçlardır. Bu nedenle yüksek tepeler oluşturamazlar. Aşınmaya karşı dayanıksız olurlar. Kalker ve bazaltlar sarp diklikler oluştururlar. Bu yüzden sular derinlere sızar, yüzeyleri kurudur. Kalkerler üzerinde karstik şekiller Dolin, uvala, polye gibi oluşur. Yer kabuğunun yapısı ve geçirdiği evreler ile yer altı zenginlikleri arasında sıkı ilişki vardır. Krom, kurşun, pirit, manganez gibi madenler volkanik olaylar sonucu oluşmuştur. Elmas volkanik patlamaların olduğu çukurlarda bulunur. Uranyum eski kıta çekirdeklerinde bulunur. Taş kömürü 1. zaman arazilerinde bulunurken, linyit ve petrol 3. zaman arazilerinde bulunur. Levha Hareketlerinin Etkileri Karalar ve okyanus çanakları mantodaki konveksiyon akımları etkisiyle yatay yönde hareket edip birbirine yaklaşan plakların arasında yükselen tortullardan dağlar oluşurken, çeşitli dış güçler atmosferdeki genel hava dolaşımın etkisiyle bu oluşan dağları aşındırıp alçaltmaktadır. Böylece doğal denge kurulmaktadır. Yer kabuğu birbirinden kırıklarla ayrılmış parçalar halindedir. Bu parçalara plaka levha denir. Okyanus tabanlarını oluşturan plakalar derinden yükselen maddelerin basıncı altında bazı yerlerde kırılarak parçalanmakta ve yeni plakalara ayrılmaktadır. Bu şekilde oluşan yeni okyanusal plakalar daha yoğun ve daha ağırdır. Bu nedenle yerçekimine bağlı olarak kıtaların kenarındaki derin deniz çukurluklarına doğru yer değiştirmekte ve buralarda daha hafif olan kıtasal plakaları altına doğru dalmaktadır. Bu olaylar sonucunda okyanus tabanları giderek genişlemektedır. Konveksiyonal akımların yükselici bölümleri yeryüzüne ulaşınca birbirinden uzaklaşma başlamakta ve üzerindeki kabuk parçalarını iki tarafa sürüklemektedır. Böylece kabukta uzaklaşan kuşaklarda büyük bir yarık meydana gelmektedir. Böyle yarıklardan çıkan magma büyük volkanları oluşturmaktadır. İÇ KUVVETLER Gücünü ve enerjisini yerin derinliklerindeki mağmadan alan ve yerşekillerinin oluşumunda olumlu etkiler yapan kuvvetlere iç kuvvetler denir. Yeryüzünde görülen şekil ve oluşumlara baktığımızda farklılıkların olduğunu görürüz. Bu farklılıkların oluşmasında etkili olan iç kuvvetlerin enerjisi mantodaki mağmadan gelmektedir. Kıtaların kaymasına bağlı olarak ayrılmalar meydana gelmiştir. İç kuvvetler 4’e ayrılır A. DAĞ OLUŞUMU HAREKETLERİ OROJENEZ 1. KIVRILMA Akarsular, rüzgarlar ve buzullar gibi dış kuvvetlerin aşındırdığı maddeler, yer kabuğunun büyük çukurluklarında biriktirilir. Bu çukurluklara jeosenklinal adı verilir. Yan basınçlara bağlı olarak esnek yapıdaki malzemenin kıvrılmasıyla oluşan dağlık kütledir. Jeosenklinallerde biriktirilen tortul maddeler, çeşitli yan basınçlara uğrarlarsa kıvrılarak deniz yüzeyine çıkarlar. Böylece yeryüzünün büyük kıvrım dağları oluşmuş olur. Kıvrılma sonucunda yüksekte kalan kesimlere antiklinal, alçakta kalan kesimlere de senklinal denir. Avrupa’da Alp’ler, Asya’da Himalaya’lar, Türkiye’de Toros ve Kuzey Anadolu Dağları bu tür hareketlerle meydana gelmişlerdir. 2. KIRILMA Orojenizin etkili olduğu yerlerde arazi esnek yapıda değilse, sertse yan basınçlara karşı koyamaz ve kırılır. Yer kabuğunun eskiden beri kara haline geçmiş, katılaşmış kısımları, yan basınçlara uğradığı zaman bükülüp katlanamazlar. Bu nedenle, bu gibi yerlerde kıvrılmalar yerine kırıklar meydana gelir. Kırıkların iki yanındaki kısım birbirine göre yer değiştirirse, bu özellikteki kırığa fay denir. Kırılma sonucunda yüksekte kalan kesimlere horst, alçakta kalan kesimlere de graben denir. Türkiye’de, en yaygın horst ve graben sistemi Ege Bölgesi’nde bulunmaktadır. Not Dünya’nın en uzun grabeni Afrika’nın güneyinden ülkemize kadar uzanan çöküntü alanıdır. 5000 km’den fazla olan bu kırık hattı ülkemize Hatay’dan giriş yapar ve Maraş çukurluğuna kadar uzanır. Türkiye’deki Fay Hatları Kuzey Anadolu Fay Hattı KAF Saroz Körfezi’nden başlar, Marmara Denizi, Sapanca Gölü, Adapazarı, Tosya ve Erzincan üzerinden Van Gölü kuzeyine kadar uzanır. Doğu Anadolu Fay Hattı DAF Hatay grabeninden başlar, K. Maraş, Adıyaman, Malatya ve Elazığ ovalarından geçerek Bingöl’e kadar sokulur. Batı Anadolu Fay Hattı BAF Ege Bölgesi’nde, kuzeyden güneye doğru uzanan çok sayıdaki fay hatlarından oluşur. Not Fay hatları, yer kabuğunun zayıf ve hareket halindeki bölgeleridir. Volkanik sahalar, genç kıvrım dağları ve deprem alanlarının uzanışı fay hatlarıyla paralellik gösterir. B. KITA OLUŞUMU HAREKETLERİ EPİROJENEZ Kara ve denizlerde düşey doğrultudaki alçalma yükselme hareketlerine epirojenez denir. Başka bir ifade ile, yer kabuğunun geniş alanlı yaylanma hareketleridir. Yerkabuğu kalınlığı ve yoğunluğu oranında mantoya az veya çok batmış durumdadır ve mantonun üzerinde bir dengede durmaktadır. Bu dengeye izostatik denge denir. Herhangi bir yerde epirojenez olayının olabilmesi için, izostatik dengenin bozulması gereklidir. Bu dengenin bozulmasıyla kara ve deniz seviyelerinde değişmeler olur. İzostatik dengeyi bozan yukarıdaki olaylar sonucu karalar hafiflemekte ve yükselmektedir. Karalar yükselince deniz seviyesi gerilemekte, deniz altındaki alanlar kara haline gelmektedir. Bu şekilde, deniz seviyesinin alçalması olayına regresyon denir. Karalardaki, lavlar, birikmeler, buzullaşma, vb. olaylar sonucunda da karaların yükü artmakta ve ağırlaşarak ya da iç kuvvetlerin etkisiyle çökmektedir. Bu alçalma sonucunda denizler karalara doğru ilerlemekte ve kara parçaları sular altında kalmaktadır. Bu şekilde, deniz seviyesinin yükselmesi olayına da transgresyon adı verilir. Epirojenik hareketlere örnek olarak, İskandinav Yarımadası ve Kanada verilebilir. Buzul çağında buralarda 1 – 2 km kalınlığında bir buz tabakası vardı. Sonradan buzullar eriyince, karaların üzerindeki yük azaldı ve mağmaya doğru gömülen bu kara parçaları tekrar yükselmeye başladı. Bu yükselme, günümüzde de yavaş yavaş devam etmektedir. Epirojenik hareketler, Türkiye’de de olmaktadır. Anadolu milyonlarca yıldır yükselmekte, buna karşılık bilgi yelpazesi. com Karadeniz ve Doğu Akdeniz havzaları çökmektedir. Buna bağlı olarak, Çukurova Havzası ile Ergene Ovası hızlı bir çökme içine girmişler ve tortulanma alanı olmuşlardır. C. VOLKANİK HAREKETLER VOLKANİZMA Yer’in derinliklerinde bulunan mağmanın, yerkabuğunun zayıf kısımlarından yeryüzüne doğru yükselmesine volkanizma denir. Katı, sıvı ya da gaz halindeki maddelerin yeryüzüne çıktığı yere volkan ya da yanardağ, bu maddelerin çıkışına da püskürme denir. Püskürdüğü bilinen volkanlar etkin volkanlar, püskürdüğü bilinmeyen volkanlar da sönmüş volkanlar olarak adlandırılır. Volkanlardan çıkan akışkan maddelere lav, katı maddelere de volkan tüfü proklastik maddeler denir. Lavların ve tüflerin yeryüzüne çıkmak için izledikleri yola volkan bacası adı verilir. Yüzeye çıkan lav ve tüfün oluşturduğu yer şekline volkan konisi, koninin tepe kısmındaki çukur kısmına da volkan ağzı krater denilmektedir. Kraterlerin patlamalar ya da çökmelerle genişlemiş şekillerine kaldera denir. Volkanların şekli ve püskürme özellikleri çıkardıkları maddelere göre değişir. Volkanik etkinlikler bazen yalnızca gaz patlaması şeklindedir. Bu durumda patlama çukurları oluşur. İç Anadolu’da Karapınar ve Nevşehir dolaylarında bu tür patlama çukurları yaygındır. Bu patlama çukurları maar olarak adlandırılır. Dünya'da Başlıca Volkanlar Büyük okyanus çevresinde, Atlas ve Hint okyanusları ile Akdeniz çevresinde yer alır. Yeryüzünde sayıları 450’yi bulan etkin volkanların yaklaşık 350 tanesi Büyük Okyanus çevresindedir. Bu nedenle buraya ateş çemberi adı verilir. Volkanik alanlarda topraklar verimlidir. Bu nedenle nüfusun toplandığı yerlerdir. Türkiye’deki Volkanik Sahalar Doğu Anadolu Bölgesi’nde; Büyük Ağrı, Küçük Ağrı, Süphan, Tendürek ve Nemrut dağları İç Anadolu Bölgesi’nde; Erciyes, Hasandağı, Melendiz, Karadağ, Karacadağ ve Karapınar çevresi Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde; Karacadağ Kuzeybatı Anadolu’da; Köroğlu Dağları Akdeniz Bölgesi’nde; Hatay yakınında Hassa çevresi Ege Bölgesi’nde; Kula Manisa çevresi D. SEİZMA HAREKETLERİ DEPREMLER Yerkabuğundaki herhangi bir sarsıntının, çevreye doğru yayılan titreşim biçimindeki hareketine deprem denir. 1. VOLKANİK DEPREMLER Volkanik püskürmeler esnasında görülen ve etki alanları dar olan depremlerdir. 2. ÇÖKÜNTÜ GÖÇME DEPREMLERİ Kayatuzu, jips, kalker gibi kolay eriyebilen karstik sahalarda, zamanla yer altında büyük boşluklar oluşur. Bu boşlukların üstü bir müddet sonra çökerse sarsıntılar oluşur. Etki alanları en dar olan depremler bunlardır. 3. TEKTONİK DİSLOKASYON DEPREMLER Yer kabuğunun derinliklerinde basınç ve gerilimler sonucu, katmanların yer değiştirme, oynama ve kırılma gibi hareketlerinin ortaya çıkardığı sarsıntılardır. Etki alanları en geniş olan ve en çok hasara neden olan depremler bunlardır. Depremin, yerin içinde oluştuğu kısmına iç merkez hiposantr denir. Depremin yeryüzüne en kısa yoldan ulaştığı yere de dış merkez episantr denir. Deprem bilimi sismoloji, deprem şiddetini ölçen alet de sismograf olarak adlandırılır. Depremlerin ne kadar kuvvetli olduğunu belirlemek için iki türlü ölçek kullanılır. Richter Rihter ölçeği Mercalli – Sieberg ölçeği Şiddet Iskalası Mercalli – Sieberg ölçeği sarsıntının yol açtığı zarar ve değişikliklere göre düzenlenmiştir. Richter ölçeği ise, iç merkezde depremle boşalan enerjinin ölçülmesi esasına dayanır. Deprem sırasında boşalan bu enerjiye depremin büyüklüğü magnitüdü denir. Pasifik Okyanusu, Japonya çevresi, Antil Adaları, Doğu Hint Adaları, Akdeniz çevresi ve Amerika kıtalarının batı kesimleri yeryüzünde depremlerin en çok olduğu alanlardır. Buna karşılık, eski jeolojik devirlerde oluşan Doğu Avrupa, Kanada, Sibirya, Grönland Adası, Avustralya ve İskandinav Yarımadası’nda hemen hemen hiç deprem olmamaktadır. Türkiye’deki Deprem Alanları Türkiye nüfusunun % 60’a yakını, faal olan ve zarar verebilen deprem alanları üzerinde yerleşmiştir. Daha önce görülen Erzurum, Erzincan, Van, Bolu, Çankırı, Tokat, Adapazarı, Kütahya, Burdur, Lice, Bingöl, Dinar, Ceyhan, Gölcük ve Düzce depremlerinin büyük oranda can ve mal kaybına neden olmasında, bu kentlerin fay hatları üzerinde yer almalarının önemli rolü olmuştur. Konya Ovası, Karaman, Mersin Taşeli Platosu çevresi, Ergene Havzası ve Mardin Eşiği deprem bakımından tehlikesi az olan yerlerdir. Yer Kabuğunun Yapısı Dünya iç kısmı, kalınlıkları ve yoğunlukları farklı, iç içe kürelerden oluşur. Bu yer tabakaları yeryüzünden başlayarak; yerkabuğu, manto ve çekirdektir. Yerkabuğuna litosfer taşküre denir. Yerkabuğunun ortalama kalınlığı karalarda daha fazla 35 km. Okyanuslarla daha azdır 8 - 10 km. Yerkabuğundan derinlere inildikçe, sıcaklık her 33 metrede 1°C artar. Derinlere doğru sıcaklığın artmasının nedeni; Dünya'nın ekseni etrafında dönmesi sonucunda soğuma sınırı yer kabuğunun yüzeyinden başlamasıdır. Yerkabuğu, bileşimi ve yoğunluğu farklı olan iki bölümden oluşur. SİAL Yerkabuğunun üst tabakasıdır. Yapısında daha çok silisyum ve alüminyum bulunduğu için Sial denir. Kalınlığı dağların bulunduğu yerlerde fazla, deniz ve okyanuslarda azdır. Ortalama yoğunluğu 2,7 g/cm3'tür. SİMA Sial'in altında yer alır. Yapısında silisyum ve magnezyum bulunduğu için Sima denir. Deniz ve okyanusların altında daha kalın, dağların altında incedir, Yoğunluğu ortalama 3 g/m3’tür. “COĞRAFYA DERSİ İLE İLGİLİ KONU ANLATIMLAR” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN >>>TIKLAYIN >>TIKLAYIN >>TIKLAYIN >>TIKLAYINYorumu şahane bir site burayı sevdimm ->Yazan Buse. Er 8. **Yorum** ->Yorumu SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM... ->Yazan sıla 7. **Yorum** ->Yorumu valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden mugladan sevgiler.... ->Yazan kara48500.. 6. **Yorum** ->Yorumu çok güzel bir site. kurucularına çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim. ->Yazan Tuncay. 5. **Yorum** ->Yorumu ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beğendim yapanların eline sağlık. ->Yazan efe . 4. **Yorum** ->Yorumu ya valla çok güzel bisi yapmışınız. Çok yararlı şeyler bunlar çok sagolun ->Yazan rabia.. 3. **Yorum** ->Yorumu Çok ii bilgiler var teşekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razı olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradı. Her kimse bu sayfayı kurduğu için teşekkür ederim ->Yazan pınar.. 2. **Yorum** ->Yorumu çok güzel site canım ben hep her konuda bu siteyi kullanıyorum özellikle kullanıcı olmak zorunlu değil ve indirmek gerekmiyor ->Yazan ESRA.. 1. **Yorum** ->Yorumu Burada muhteşem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiyeederim. ->Yazan Hasan Öğüt. >>>YORUM YAZ<<< Adınız YorumunuzYorumunuzda Silmek istediğiniz kelime veya cümle varsa kelimeyi fare ile seçinve delete tuşuna basın... E MailZorunlu Değil İçindekiler1 Sarkıt dikit karstik mi?2 Sarkıt ve dikitler hangi kayaç grubuna girer?3 Sarkıt karstik birikim şekli midir?4 Sarkıt ve dikitler nasıl oluşur?5 Sarkıt ve dikit neye örnektir?6 Hangisi karstik şekillerden birisidir?7 Mağara sarkıt dikit gibi yer şekillerine en fazla hangi kayaç türünün olduğu yerde rastlanır?8 Dikitler hangi kayaç?Sarkıt dikit karstik mi?Karstik Birikim Şekilleri Kimyasal birikim şekilleri, kalsiyum karbonatça zengin suların içindeki karbondioksit gazının uçması ve kalsiyum oksidin kirecin tortulanmasıyla oluşur. Karstik birikim şekilleri sarkıt, dikit ve ve dikitler hangi kayaç grubuna girer?Sarkıt ve dikitler bu kayaçların oluşturduğu jeolojik yapılara örneklerdir. Tortul kayaçların büyük bir kısmı dış etmenler tarafından yeryüzünün aşındırılmasıyla meydana gelen çeşitli büyüklükteki unsurların sediman taşınarak çukur sahalara göl, deniz ve okyanus tabanları gibi biriktirilmesi sonucu karstik birikim şekli midir?Karstik birikim şekilleri Sarkıt Mağara tavanlarından sızan kireçli sularının akarken buharlaşması ile su içerisindeki kirecin birikmesi ile oluşur. Çatılardan akan suların donması gibi. Dikit Mağara tavanlarından aşağıya doğru akan kireçli sularının zeminde birikmesi sonucu ve dikitler nasıl oluşur?Bu oluşumlar, yeryüzündeki bitki, toprak ve kayalardan süzülerek gelen suyun içindeki CO2 miktarının mağara havasındakinden fazla olması durumunda meydana gelir. Sudan havaya CO2 transferi sırasında tavanda kireç çökelmesi sarkıtları, yere damlayan sular ise dikitleri ve dikit neye örnektir?KARSTİK ŞEKİLLER, TRAVERTEN, SARKIT, DİKİT COĞRAFYA KONU ANLATIMI Kayatuzu, jips alçıtaşı, kalker kireçtaşı gibi suda kolay eriyebilen kayaçların bulunduğu arazilere karstik araziler adı verilir. Bu arazilerde suların etkisiyle birtakım şekiller oluşur. Bu şekillere karstik şekiller karstik şekillerden birisidir?Karstik şekiller suların etkisiyle çözünebilen kayaçların üzerinde meydana gelen şekillerdir. Kalker kireç taşı, Jips alçıtaşı, dolomit, mermer gibi çeşitleri sarkıt dikit gibi yer şekillerine en fazla hangi kayaç türünün olduğu yerde rastlanır?Genel olarak deniz düzeyinden çok yukarılarda bulunan bölgelerde, yağışlardan sonra yüzey sularının girdiği kuyu şekilli düden mağaralar meydana gelir. Mağaraların oluşumuna ortam hazırlayan ve en önemli kaya, hangi kayaç?Kimyasal Tortul Kayaçlar Bu kayaçlar su içerisinde eriyik olarak bulunan tuz ve minerallerin çökelmesi ile beraber meydana gelirler. Kalker yani kireç taşı, alçı taşı yani jips, kaya tuzu, dikitler ve sarkıtlar, travertenler kimyasal tortul kayaçlara örnektir.

travertenler sarkıt ve dikitler neye örnektir