gelişmekteolan ülkelerin yöneldiği bir hedef pazardır. ABD ekonomisi, dünya ekonomisini birebir etkileme gücüne sahip olması nedeniyle de dünyada önemli ve belirleyici bir ekonomidir. ABD’de t r r y yılında başlayan kriz, s { t { büyük buhranından bu yana görülen en ağır ve en derin kriz niteliğinde olmuştur. Serveti Fünun, Güneş, Hayat, Meşale gibi dergilerde de yazan (1926 - 1928) Sabahattin Ali, bu arada öykü de yazmaya başlamış, ilk öyküsü "Bir Orman Hikayesi" Resimli Ay'da yayımlanmıştır (30 Eylül 1930). Toplumsal eğilimli bu öyküyü Nazım Hikmet, şu sözlerle okurlara sunmuştur: "Bu yazı bizde örneğine az tesadüf Başarırs Başka Dilde Aşk and Ela Alyamaç’s Peri Tozu. Yedi, DEÜ GSF Dergisi, Sayı 4, 2010, Sayfa 111 - 115 111 Bu Bölümdeki Yazılar Hakem Değerlendirmesinden Geçmiştir.YEDİ Giriş: Dünyada ve Türkiye’de Kadın Yönetmenler Bu yıl düzenlenen Oscar ödül töreninde ilk kez bir kadın yönetmen en iyi yönetmen dalında Oscar Öncelikle oyunun mantığı şu şekilde: Aynı anda iki farklı odada (iki farklı sahnede) oynanan oyunlardan birini ilk perdede, diğerini arada yer değiştirmek suretiyle ikinci perdede izliyorsunuz. Sinemada kameranın yer değiştirmesi gibi, sahne değişikliğini sizi farklı bir bloga koyarak gerçekleştiriyor oyun. BİLARDOUÇURUMUN EŞİĞİNDE.. Semih Saygıner, Tayfun Taşdemir, Adnan Yüksel ve Murat Naci Çoklu gibi bilardonun elit sporcuları ve niceleri istekalarını duvara asma ve bu spora veda etme aşamasına geldi. Yapılan araştırma sonucunda birbirinden çarpıcı sonuçlara ulaşıldı Dünya ve Avrupa şampiyonlarının durumu bilardonun acınacak halini gözler önüne seriyor. 7Temmuz 1550 tarihinde kakao tohumlarının ilk kez Avrupa'ya getirildiğinin simgesel yıl dönümü, 2009 yılından bu yana neredeyse tüm ülkelerde "Dünya Çikolata Günü" olarak QJdsC7. Metne yakışır oyunculuk Berkun Oya’nın yazdığı metin, hepimizin güncel kafa karışıklıklarının, şiddetli acılarının kâğıda dökülmüş hali. Bu şiddetli acılar ve kafa karışıklıkları, oyunun bel kemiği aslında. Bir karakoldayız ve karakolların o kendine has trafiği, gecenin bir yarısı’ da devam Alican Yücesoy, Defne Kayalar, Fatih Artman, Okan Yalabık, Öner Erkan, Serkan Keskin ve Settar Tanrıöğen, metnin çektiği röntgen filmimizi’ canlandırıyor aslında. Her birinden bir şeyleri yabancılayıp bir şeyleri de “Ben de böyle tepki verirdim” diyerek sahiplenebileceğiniz, her yerde karşınıza çıkabilecek karakterleri canlandırıyor hepsi. Polis memurları ve suçlular’ bir şekilde kendi acılarıyla yüzleşiyor oyun boyu… Biz de!Sahnenin bir yüzünde karakolun içinden bir görüntü görürken, diğer yüze açılan kapının ardında sorgu odası var. O sorgu odası, aşka bakışımızı, ilişkimize bağlılığımızı, bağlılığın neliğini, yaptığımız ölümcül hataları ve daha fazlasını sorgulatan bir diyaloglar bütününü yarısında iki blokta oturan izleyiciler yer değiştiriyor ve duvarın arkasında neler olduğunu’ öğrenmeye oyuncu kadrosundaki her bir isim, performansıyla etkisi altında tutuyor. Serkan Keskin’in kesintisiz burnundan soluyuşları hala kulaklarımda. Ne güzel ki, bunu paylaştığım bir salon dolusu insan da aynı şeyi düşünüyordur muhtemelen. Berkun Oya’nın metninin içini dolduracak performanslarıyla tüm oyuncular hayranlığımı birer kez daha kazandı. Fakat, Okan Yalabık bir tık daha önde. Omuzlarına yüklenen “Umutsuz, kaybetmiş, erişemeyen” erkek karakterin yükünü, onun kadar iyi kim sırtlardı bilmiyorum. Ankara Kalesi, ziyaretçi akınına uğruyorTarihi altyapısı ve konsept kafeleri, görenleri hayran bırakıyorKaleiçi, maziyi günümüze taşıyorANKARA - Türkiye'nin dört bir yanından gelen misafirler, Ankara Kalesi'nin maziyi yaşatan tarihi altyapısı ve farklı konsept kafeleriyle tam bir samimiyet ortamında ayaklarının altına seren manzarasıyla Ankara Kalesi, Kaleiçi esnafının samimiyetiyle buluşuyor ve gezip görenlere unutulmaz anılar bırakıyor. Kale, Türkiye'nin dört bir yanından gelen misafirlerin yanı sıra farklı ülkelerden gelen turistlerin de en uğrak noktası olarak biliniyor. Ankara manzarasını kuş bakışı izleyerek fotoğraf çekilen vatandaşlar, Kaleiçi'nin eskiyi günümüze taşıyan sanat ve zanaatlarını fotoğraflayarak anı esnafından Taş Bebek Kafe işletmecisi Adem Önler, "İnsanlar geldiğinde şaşırıyorlar. Müşteri yoğunluğumuz oldukça fazla. Bebeklerimizi seviyorlar, şaşırıyorlar. İlk başta koleksiyondu, sonradan ticarete döktük. İnsanlar sevdikçe, buraya geldikçe ben de daha mutlu oluyorum. Ankara'da gezilecek fazla bir yer olmadığından insanlara bir kapı açıldı. Çok güzel tepkiler alıyoruz" dedi."İçeri girdiklerinde sanki çocuklarıyla karşılaşmış gibi tepki veriyorlar"Taş Bebek Kafe çalışanı Okan Önler, "Taş Bebek Kafe'yi bir 'bebek müzesi' olarak tanımlayabilirim. İnsanlar içeri girdiklerinde sanki çocuklarıyla karşılaşmış gibi tepki veriyorlar. Çok farklı bir yer, insanların çok ilgisini çekti. Bebeklerimiz hep yurt dışından gelme. Hepsi porselen. İnsanlar dükkanın içine girdiği zaman yüzleri gülüyor. Türkiye'nin hemen hemen her yerinden ziyaretçi akımına uğruyor" diye konuştu. Taş Bebek Kafe içinde aynı zamanda Bizans döneminden kalma saat kulesi içinde bir de çan Bebek Kafe'nin emektar gözlemecisi Hatice teyze ise, samimiyeti ve elinin lezzetiyle ziyaretçileri kendine hayran bırakıyor. Hatice teyze, ziyaretçilerin yaptığı gözlemeleri çok beğendiklerini ve ona 'Anne' diye hitap ettiklerini söyleyerek, "Burayı gelip dolaşıyorlar, geziyorlar. Buraya uğramayınca, yemek yemeyince, çayımızı içmeyince gitmiyorlar" ifadelerini ziyaretçilerinden Selma Arslan, "Burayı teyzem vasıtasıyla buldum. Geçen sene gelmiştik gezmek amaçlı birer çay içtik. Bu ikinci gelişim. Sıcak, güzel davranıyorlar. Ankara doğumluyum ve Ankara'da yaşadığım için çok mutluyum. Herkese tavsiye edebilirim gelmelerini, görmelerini isterim" ifadelerini diğer ziyaretçi Nevin Ayhan ise, "İki üç sene öncesinde doğal taş almaya geldik, kızımla şöyle bir dolaşalım dedik. Beyefendi ısrar etmişti çıkın bir görün diye. Çıktık, çok memnun kaldık. Devamlı da geliyoruz. Geçen sene kızımın doğum gününü burada kutlamıştık. Tavsiye ederim herkes gelsin görsün" diye konuştu."Bunları işleyerek desenlerini kendimiz veriyoruz"Kale ziyaretçileri, Taş Bebek Kafe'nin hemen üst sokağında bakırcılık yapan Faruk İşliyar'ı ziyaret etmeden gitmiyorlar. Takribi 52-53 senedir bakırcılık yapan İşliyar, "1970 senesinden beri bakırcılık ile uğraşıyorum. Çocukluk zamanında geldim, bakır işlemeye başladım. Çıraklıktan beri bu işle uğraşıyorum. 52-53 seneden beri bu işle uğraşıyorum. Bu bakırlar Çorum'dan Kayseri'den Beypazarı'ndan geliyor. Bu bakırı işleyerek bu hale getiriyoruz. Bu hammaddesi, güğüm, helke hepsini yapıyoruz. Bunları işleyerek desenlerini kendimiz veriyoruz. Yalnız bunları aydınger kağıdı üzerine altına kopya kağıdı koyarak çiziyoruz" dedi."Geçmişi geleceğe taşıyan bir iş"Kale çarşısının antikacıları da ziyaretçilerin en uğrak noktaları içinde yer alıyor. Asırlık antikalar hem sergileniyor hem de alıcılarını buluyor. Kale Çarşısı, Salman Sokak'ta bulunan Düven Antik Dekorasyon'un sahibi Hayati Erciyes, "Antikacılık çok derin bir kuyudur. Bilgi açısından çok geniş bilgilere sahip olsanız da hiçbir şey bilmemiş olursunuz. Antikacılık sanatı da her şeyi kapsar, içine alır. Eskiden yapılmış güzel sanat eserlerinin günümüzde değerlendirilmesi ve geleceğe aktarılması için yapılan bir işlemdir. Aslında bir nevi aracıdır. Geçmişi geleceğe taşıyan bir iştir. Genelde biz mobilya ve obje üzerine çalışıyoruz. ve de saat, abajur, biblo üzerine çalıştığımız için bizim antikacılık dalımız diğer antikacılık dalına göre biraz farklıdır. Eskilik anlamına değil de biz genelde sanat anlamına bakıyoruz. Çok eski olması her şeyin kaliteli ve antika olduğunu göstermez" ifadelerini kullandı. Türkiye Ankara Bebek Kültür Sanat Haberler Küçükken neredeyse her hafta tiyatroya ya da operaya giderdik..Yıldız Kenter aşkım oradan gelir.. Aşırı hayalperest bir çocuk olarak hep onunla tiyatroda prova yaptığımı falan hayal ettiğimi hatırlıyorum 🤓Ama o zaman bile nedense opera izlemekten daha fazla keyif alırdım..Mesela doktor olmadan önce opera sanatçısı olmak isterdim.. mühendis olmuştu💩O kadar ki, daha ilkokuldayken sıfır ingilizce ile Phantom of the Opera’yı ezberlemiştim… Dinlemek isteyenler için şuraya da iliştireyim..Sonradan, heryerde sinemalar açılmaya başlayınca tiyatroya gitmemeye başladık..Ama yaşım ilerledikçe ilgimi çeken oyunlara gitmeye çalıştım diyebilirim..Utanarak belirtmek isterim ki Haluk Bilginer gibi bir üstadın tiyatrosunda bile sıkılabilmeyi başardım…Ancak, 2018'in Kasım ya da Aralık ayıydı sanırım, bir arkadaşım mutlaka gitmelisin diye bir tiyatro önerisinde bulundu.. Oyunun adı “Dünyada Karşılaşmış Gibi”ydi..Biletler sanırım o zaman mobilet’te satışa sunuluyordu.. Baktım bilet yok.. Araya zaman girdi, sonra unutmuşum, bu arada bilet falan da bakmamıştım..Sonra bi gün başka bir arkadaşım daha aynı tiyatrodan bahsedip en sonunda bilet buldum diyince yine aklıma düştü..Bundan sonra uzun bir süre bilet bulmaya çalıştım. Malesef hep hüsranla karşılaştım.. Hiç bir zaman biletlere yetişemedim..Hatta Twitter’da konu ile ilgili attığım ilk tweet şuBu tweetimden sonra hatta biri0 followerlı beni dolandırmaya çalıştı, bileti varmış da satacakmış da vb. 🤪Tabi ki ile Palavralaraİnanmadım, tanmadığım birine para göndermedim 👏🏻Sanıyorum 2019'un Nisan ayında Afife Tiyatro Ödülleri verildi.. Bir de ne göreyim, “Yılın Tiyatro Ödülü”nü bu oyun almıştı..Afife Tiyatro Ödülleri’nin bir diğer kazananı da Öner Erkan’dı.. “Dünyada Karşılaşmış Gibi”deki performansı için Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu ödülünü almıştı..Özellikle resim koydum ki tanımayan ve oyuna gidenler inanılmaz performansı dikkatlice izlesin…Artık bu oyunu aşırı derecede çok izlemek istiyordum..Biletler de artık Biletix üzerinden satılıyordu..Kendime hatırlatma koyup belli zamanlarda Biletix’e girip biletlere baktım..Ama hep hayal kırıklığı..Bir gün artık nasıl delirdiysem kendimi Ekşi Sözlük’te “Dünyada Karşılaşmış Gibi” başlığı altındakileri okurken buldum..Spoiler okuyacağım diye ödüm koparken bir yazarın bilet bulmak için yapılacaklar listesi gözüme çarptı..Özetle; Instagramda hesabını takip edip, notificationları açacaktık..Hemen yaptım tabi 😉Ama tabi ki tam bir kaç gün evvel satışa sunulan biletleri kaçırmıştım..Sonrasında, aşırı sanşlı! bir insan olduğum için Krek’in 8 Ekim ile 8 Aralık arası bir tane bile yeni post’u olmadı..Kendilerine 2 kez mesaj attım.. Allahtan çok tatlılar en kısa zamanda biletleri satışa sunacağız vs. diye geri dönüyorlardı ama hiç bir şey olmuyordu..Nihayetinde 13 Aralık’ta tam instagramda gezerken bir Krek’ten notificationı düştü ekranıma..Sonunda bilet bulma şansını yakalayacaktım!Biletix’e girerken ellerim titriyordu.. Sanki ölümcül bir durum ahaha😂Hemen bilet aldım..Sonradan öğrendiğime göre biletler 2–3 saat içinde tükenmiş..Biletimin tarihi 28 Ocak’tı, yani dündü..Dün akşam oyunu sonunda izledim😍Çok farklı ve güzel bir deneyim.. Standart tiyatroların çok dışında bir oyun..Ve oyunculuklar gerçekten çok çok iyi…Fragmanı iyi izleyin, oyunu izledikten sonra tekrar izleyeceksiniz DOyunla ilgili ilgi çekici bir kaç detayı veriyorumspoiler içermez…Oyunun Volkswagen arenada oynanmasının bir nedeni var..Oyunun 2. perdesinde salon değiştiriyorsunuz Merak etmeyin ilk bölümde hangi salonda olduğunuzun bir önemi olmuyor…Sahnenin önünde bir cam var ve oyunu kulaklıkla izliyorsunuz..Daha fazla bilgi veremeyeceğim çünkü gidip izlemelisiniz🎭Herkese bilet konusunda bol şans ve iyi seyirler…DeryaOyundan çıkınca aklınızdaki parça da şu olacakD “Okudu mesajımı, telefon elimde bekledim, yazmaya başladı, yazdı yazdı, sildi sonra, vazgeçti… Ne yazdı? Niye sildi? Ne oldu?” Yazar yönetmen Berkun Oya’nın 1998’de Ali Atay ile birlikte kurduğu Krek Tiyatro Topluluğu, hemen hepsini kuruluşundan itibaren genel direktörü Oya’nın yazıp yönettiği birbirinden etkileyici oyunlarla bir tiyatro efsanesi yaratmıştı. Tiyatro ve sinema oyunculuğu yapan, televizyon programları hazırlayan, ödüllü filmler çeken, 1977 doğumlu Berkun Oya, on parmağında on marifet bir sanatçı. Ama öncelikle çok iyi bir yazar, tiyatromuzun az sayıda auteur-yönetmen’inden biri. Çoğu genç yönetmenimiz seyirci ile oyuncuyu ayıran o dördüncü duvar’ı yıkarak izleyiciyi oyun alanının içine sokmaya in-çalışırken Oya, İtalyan Sahnesi için geleneksel formatta iki perdelik oyunlar yazıyor. Üstüne üstlük o dördüncü duvar’ı yıkacağına, sahne ağzını boydan boya cam bir duvarla kapatarak oyunu kulaklıkla izletiyor. İlginçtir bu biçem, izleyiciyi oyundan koparacağına, beklenenin aksine müthiş bir gerçeklik duygusuyla içine alıveriyor. O cam duvar, mekânı tiyatro sahnesi olmaktan çıkarıp gerçek bir odaya dönüştürürken, çiftli kulaklıklı çok başarılı ses düzeni ile etrafından iyice yalıtılan izleyici, ayak sesleri, sigara yakarken çakmağın çakması, burun çekme ve yutkunma gibi, sinemada foley’cilerin yaratmaya çalıştığı her türlü efekti gerçek olarak algılıyor ve kendini oyunun tam içinde buluveriyor. En arka sıralara ulaşabilmek için geliştirmek zorunda olduğu yapay tiyatro sesi”nden kurtulan oyuncu ise, gerektiğinde bağırarak, gerektiğinde de gerçekten mırıldanarak ve fısıldayarak çok daha doğal bir oyunculuk sergiliyor. Yukarıdaki satırları 5-6 yıl önce, Berkun Oya’nın yazıp yönettiği Babamın Cesetleri’nin izlenimlerimi aktarırken kaleme almıştım. Oya, Santral İstanbul’daki binasında bu benzersiz tiyatro deneyimini yaşatırken, Bilgi Üniversitesi sahibi olduğu bu mekânı Krek’e kiralamaktan vazgeçiverdi. Oya da bir süre tiyatro yapmamaya karar verdi. Tiyatrosever izleyicinin özlemle beklediği dört sezonun ardından Krek Tiyatro, Berkun Oya’nın yazıp yönettiği, sahne ve kostüm tasarımını yaptığı Dünyada Karşılaşmış Gibi’ oyunuyla tekrar sahnelerimize dönüyor. Ama ne dönüş!! Volkswagen Arena’da sahnelen oyunun ışık tasarımını Cem Yılmazer, ses tasarımını Hakan Atmaca üstlenmiş. Başka etkinliklerin de yapıldığı mekânda dekorun sökülüp takılması onlarca saat sürebiliyor. Oya, sıradan bir gece boyunca karakolda geçen oyununu, sırt sırta dayadığı, iki mekânda, karakolun ortak mahalliyle, arada bir kapıyla geçilen sorgu odasında hem zaman olarak sahneliyor. Tabii her iki mekânın önlünde birer cam duvar var ve oyun kulaklıkla izleniyor. Oyunun iki perdesi, farklı mekânlarda ve aynı zamanda geçtiği için, bir blokta oturan seyirciler perde arasında diğer bloka geçerek diğer odada olanları izliyorlar. Berkun Oya öyle sağlam bir metin yazmış ki, izlenme sırası hiç önemli değil ve ancak iki taraf da izlendiğinde her şey yerli yerine oturuyor. Karakol ekibi üç polis ve bir komiserden oluşuyor. Tipik iyi polis’ Sadık Fatih Artman, gerçekten de düzgün bir adam. Babasının kaybetmenin acısını hâlâ çeken sakin bir aile babası. Karadenizli Yavuz Alican Yücesoy onun tam zıddı. Hem deli dolu, hem şiddete yatkın. Uyguladığı şiddetten keyif bile alıyor sanki. Ve Naci, hayatı kaymış bir kaybeden Serkan Keskin. Karakol dediğimiz o kaosu elinden geldiğince dizginlemeye çalışan komiser Settar Tanrıöğen görmüş geçirmiş, yaşlıca bir adam. Sevecen ve mantıklı duruşuyla otoritesini kabul ettiren cinsten. Geldik karakola düşenlere. Mevlut Öner Erkan, belli ki karakolun hiç yabancısı değil. Dilini tutamayan, gevezelikleriyle zaten yemiş olduğu dayak kotasını daha da arttırmaya yatkın, ama söylediklerinin tutarlılığı da yadsınamaz bir torbacı’. Bir de Aziz var Okan Yalabık. İlginçtir, suçsuz olduğunu durmaksızın tekrar eden, salıverilmek için bin dereden su getiren Mevlut’un aksine Aziz ne olduğunu bilmediğimiz bir suçun cezasını çekme çabasında. Karakola gelen kadın Defne Kayalar ise, oyunda önemli işlevi yokmuş gibi dursa da aslında kilit rolü var. Parantez içindeki karakterleri canlandıran oyuncuların adı bile yeter değil mi? Tiyatro ve sinemamızın bu benzersiz oyuncuları, oyunu her gece iki kez oynadıklarını da unutmadan kariyerlerinin belki de en zor ve en etkileyici yorumlarıyla karşımızdalar. Hepsi de olağanüstü ama, Serkan Keskin’in tüyler ürpertici loser’ı ile, Öner Erkan’ın susmayan, susamayan torbacısı unutulur gibi değiller. Olağanüstü bir metin, olağanüstü bir sahneleme, olağanüstü bir oyun. Yılın oyunu. Tabii ki Krek Tiyatro, en zor yer bulunan topluluk olma geleneğini bozmadı. Mayıs sonuna kadar yer yok. Umarım haziranda devam eder. Yoksa gelecek sezona. İkinckat’ta müthiş keyifli bir eğlencelik Tutsana Ellerimi’“Benim başıma gelmeseydi, komik bir hikâye olurdu!” Kimya mühendisi bir anne babanın Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü mezunu kızı,1983 İstanbul doğumlu Leyla Selen Uçer, şan öğrenimi de görmüş, yüksek lisansını ABD’de burslu olarak oyunculuk ve tiyatro alanında yapmış, Moskova Sanat Tiyatrosu’nun New York atölyesine katılmış. 2002’de off-Broadway tiyatrolarında sahneye çıkan Selen Uçer, 2003’te yazdığı ve başrolünü üstlendiği Dream in New York / Amerikan Rüyası’nı, off-Broadway sahnelerinde ve birçok festivalde oynamış. İstanbul’a döndüğü 2004 yılından beri tiyatro ve sinemada sürdürdüğü oyunculuk kariyerinde çok sayıda ödül almış. Uçer’in yazdığı ve proje direktörlüğünü üstlendiği, dramaturgisini Orçun Ucal’ın yaptığı, Elit Andaç Çam ve Kazım Semih Varol’un yönettiği Tutsana Ellerimi’ ikincikat’ta sahneleniyor. Oyun aslında müzikli bir Yeşilçam hikâyesi. Feleğin çemberinden geçmiş, bir dönem epey de ünlü olmuş şarkıcı Süreyya’nın çalıştığı gazinoda, yıllar sonra tekrar “zorunlu” olarak karşılaşan Süreyya ile Emniyet müdürü Halil’in, 40 yıllık olamayan aşklarının, birleşip ayrılıp bir türlü buluşamayışlarının öyküsü. Tutsana Ellerimi’ arka planına, 1960 – 2016 arası Türkiye’sinin önemli toplumsal olaylarını da alan, dönemin pop müziğiyle arabeskinin melankolisi eşliğinde Müzik Direktörü Burak Erkul, Arzu Alsan gelişen tipik bir melodram. Uçer, Süreyya ile Salih’e öykülerini gazinoya sahne almak için gelen sosyal medya fenomeni genç ikon-şarkıcı Sibel’e anlattırarak, bu ağdalı melodramı trajikomik bir taşlamaya dönüştürüyor ve finaldeki klasik “Yeşilçam faciası” sürprizini kahkahalarla izletmeyi başarıyor. Elit Andaç Çam ve Kazım Semih Varol bu ilk yönetmenlik çalışmalarında olayları fiilen gazinoda sahnelemeye karar vererek, ikincikat’ın üst kat fuayesini, masaları ve yemekleriyle bir zamanların Maksim’i ya da Luna Park’ı tarzında bir gazinonun küçük ölçekte modeline dönüştürmüşler Dekor tasarımı Batuhan Bozcaada. Fuayenin sol köşesindeki minik sahneyi de oyun alanı olarak değerlendirmişler. “Bu coğrafyanın oluşturduğu korku ve yetersizlik hisleri ile kendini baltalayan, yan yana durmayı, el ele vermeyi, güç dengeleri içinde, gerçekten sevmeyi bilemeyenlerin birbirleriyle yüzleşebilmeleri mümkün müdür?” sorusuna bitmez tükenmez bir enerjiyle cevap ararken izleyiciyi kâh kahkahalara boğan, kâh hüzünlendiren Fırat Doğruloğlu Halil, İncinur Sevimli Süreyya ve Ayfer Tokatlı Sibel hem oyuncu hem şarkıcı olarak çok etkileyici bir üçlü oluşturuyorlar. Keyifle izlenen bir şarkılı gazino parodisi. Kaçırmayın derim. 27 Nisan, 4, 18 ve 25 Mayıs ikincikat’ta. Hepinize iyi seyirler dilerim. Dünyada Karşılaşmış Gibi Etkinlik Berkun Oya'nın yazıp yönettiği Dünyada Karşılaşmış Gibi oyunu, izleyicisiyle buluşmaya hazırlanıyor.’Okudu mesajımı, telefon elimde bekledim, yazmaya başladı, yazdı yazdı, sildi sonra, vazgeçti... Ne yazdı? Niye sildi? Ne oldu?’’Karakolda, sıradan bir gecede, kayıpların ardından kesişen hayatlar...Yazan, Yöneten Berkun OyaYapımcı Nisan Ceren GöçenOyuncularAlican YücesoyDefne KayalarFatih ArtmanOkan YalabıkÖner ErkanSerkan KeskinSettar Tanrıöğen Kaynak Bu blogdaki popüler yayınlar Liman Ekonomisi Liman Ekonomisi İlhami Genç Karina Yayınevi Denizcilik ekonomisi, liman ve denizcilik ekonomisinden oluşmaktadır. Bu kitap, liman ekonomisine giriş niteliğindedir. Bir ders kitabı olarak faydalı olmasının ötesinde, denizcilik araştırmalarında, liman kullanıcısı ve hizmet sağlayıcı karar vericilerine ve liman meseleleriyle ilgilenen genel kamuoyunun yararına olması beklenmektedir. Yazarı Sizekitap'da Ara Yazarı Twitter'da Ara Kitabı Twitter'da Ara Yazarı Facebook'ta Ara Kitabı Facebook'ta Ara Fırtınalar İmparatorluğu - Cam Şato 5 Ciltli Fırtınalar İmparatorluğu - Cam Şato 5 Ciltli Sarah J. Maas Dex Yayınevi Aelin Galathynius tahta giden uzun yolda ihanete uğradı, sadakatle ödüllendirildi; arkadaşları kayboldu, yenilerini edindi; büyüye sahip olanlar ve olmayanlarla aynı tuhaflıklarda buluştu. Savaşçı prensine ve ona güvenen insanlara söz verdi, onları korumak için gücünün derinliklerine indi. Ama canavarlar geçmişin dehşetinden ortaya çıktıkça ve karanlık güçler krallığını elinden almaya çalıştıkça, tek kurtuluşun, sevdiği her şeyin sonu olabilecek çaresiz bir arayışta saklı olduğunu anladı. Cam Şato, Karanlık Taç, Ateşin Varisi ve Gölgeler Kraliçesi’nden sonra epik fırtına kalbinizi yakacak. “Düşünceli bakışlar, patlayacak hale gelen cinsel gerilim, sürpriz gelişmeler, renkli bir evren ve iğneleyici sözlerle dolu.” - Booklist Yazarı Sizekitap'da Ara Yazarı Twitter'da Ara Kitabı Twitter'da Ara Yazarı Facebook'ta Ara Kitabı Facebook'ta Ara Bu kitap ve daha fazlası hakkında haber alın! [email Blokzincir Kripto Paralar Bitcoin Blokzincir Kripto Paralar Bitcoin Vedat Güven Kronik Kitap “Erkin Şahinöz ve Dr. Vedat Güven, objektif yaklaşımlarıyla, konuyu en başından ele alıp son derecede anlaşılır bir çerçeve içine oturtarak incelemiş ve değerlendirmişler. Bu konuda birçok yazı ve inceleme okudum, bu kadar kapsamlı ve anlaşılır olanını ilk kez görüyorum.” - Dr. Mahfi Eğilmez “Pek çok insan kripto paraların gelişimi için karşılıksız çalışıyor, felsefi görüşler ortaya koyuyor. Sevgili Erkin Şahinöz ve Vedat Güven sadece bu tartışmaya katılmakla kalmıyor sizin de katılabilmeniz için gerekli alt yapıyı sağlıyor.” - ŞantManukyan “Kripto paralar kuralsız ve karşılıksız para basmak yerine kurallı para politikaları ile emperyal güçlerin elini zorlaştırıyor. Sonuçta efendi-köle geleneksel mimarisinden gücün topluluk üyelerine dağıtıldığı yeni mimariye geçiliyor. Güçlü bir toplumsal ve ekonomik değişimin arifesinde olduğumuz bugünlerde blok zinciri ve kriptolar konusunda dünyaya ışık veren ve verecek tüm çalışmaları ins

başka bir dünyada karşılaşmış gibi